Tartışma, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir sözüyle başladı. Röportajında, Çin’de Doğu Türkistanlılara yapılan zulme, MHP’li gençlerin tepkisi sorulan Bahçeli, “Bizim ülkücü gençliğimiz Çin’deki zulme karşı hassastır. Demokratik haklarını kullanabilmeleri gerekir. Bu sorunu kamuoyuna mal etmek, uluslararası arenaya doğru yönlendirmek açısından bu eylemler faydalıdır” dedi. Bu süreçte alakalı-alakasız kurumlara saldırıları değerlendirirken, “Bu tür eylemleri başka amaçlara taşıyan provokasyon olayları çok yaygındır” ifadesini kullandı.
İş bu noktada da kalmadı. Bahçeli, tepkisini ölçemeyen, gerçek muhatabı değil de onunla hiçbir alakası olmayan kişiler ve kurumlara yöneltilen tepkilerin nasıl gerçekleştiğine ve nasıl bir ruh hali ile hareket edildiğine de tam bir açıklama getirdi: “Bunlar genç çocuklar. Birisi sürükler, bunlar da arkasından gidebilir. Hem Koreli ile Çinliyi ayırt edecek özellik nedir? Çekik göz… Baktı ki ikisi de çekik göz… Fark eder mi efendim?”
Son günlerde aldığı kararlarla siyaseti büyük ölçüde şekillendiren bir isimden bahsediyoruz. Türkiye’de bir siyasi hareketin genel başkanı ve sosyolojik karşılığı da olan bir hareketin liderinden.
Peki, neden hala durduğumuz nokta, bir Çinli’yle bir Koreliyi ayırt etmede, 18 yaşındaki bir gencin tepkisinden ileri gidemiyor. Bahçeli’nin sıradan bir şey yapmıyor, söylediği ayıp falan da kaçmaz. Yaptığı bir anlamda, nefret söylemini meşru göstermeye kadar varıyor. Bir partinin genel başkanının daha sorumlu davranması ve bu yapılanların yanlış olduğuna dair bir iki kelam etmesi beklenirdi.
Bu küçük bir örnek ancak olayın vahametini ortaya koymak açısından iyi bir örnek. Bir lider bir siyasi parti genel başkanı bunu yaparsa, halk ne yapmaz dedirtecek cinsten. O zaman biz, üslubumuz, ahlaki duruşumuz ve reflekslerimizle bunu beceremiyorsak, ya yeni bir nefret suçları yasası çıkararak ya da varolan yasaları işleterek hakları güvence altına almamız lazım.
Bu konuda aslında hiç yasal düzenleme yok da değil. Geçtiğimiz yıl Mart ayında TBMM’de kabul edilen 22 maddelik yeni yargı paketi ile ‘Nefret suçu’ yasalara girdi. Demokratikleşme Paketi olarak bilinen düzenlemede, ‘ayrımcılığın’ yanı sıra ‘nefret suçu’ da kanun kapsamına alındı. “Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; kişilerin mal ve hizmet alımında ayrımcılık yapılamayacağı, işe girme noktasında ayrımcılığa uğrayamayacağı kayıt altına alındı. Bu yönde engellemelerin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı hükmü getirildi.
Ancak, hala ‘nefret suçu’ çok yaygın bir şekilde işleniyor. Önceki gün TBMM’de bir toplantı düzenleyen İstanbul milletvekili Garo Paylan, nefret söyleminin daha ağır cezalandırmasını içeren kanun teklifini önümüzdeki günlerde, diğer partilere mensup milletvekillerinin de desteğiyle Meclis Başkanlığı’na sunacağını bildirdi.
Devlet Bahçeli’ye de bir çağrıda bulundu: “O gençlerin suç işleme potansiyelleri var, liderlerinin ağzına bakıyorlar. Sayın Bahçeli daha önce bazı konularda sorumlu davranmıştı, neden şimdi farklı davranıyor? Çin’in Uygur’da ayrımcı politikalarını ben de lanetliyorum. Gelin burada da el birliği ile yapılan ayrımcı ve nefret suçlarını mahkûm edelim.”