Özne olma vasfını yitiren insanın sorduğu soru; “Neden var?” Bu ve benzeri binlerce soru sorulabilir. Ancak her soru, kabullenilen ve yaşanılan hayat tarzını meşrulaştırmaya yönelik bir çabanın ürünü. İnsanın fıtri var oluşu (modernitenin genetik kodu); insanın insanlarla bir arada yaşaması, insana ve insanlığa faydalı işler yapması, dayanışma ve paylaşma hissiyatı üzeredir. Varlığın ve hayatın anlamlı olabilmesi, insanın özne olarak sorumluluklarını yerine getirmesiyle mümkündür.
Yeryüzünü savaşlar, zulüm, güç ve hazzı meşrulaştırarak yaşanmaz hâle getiren insan, yalnızlık ve hüzünle doldurduğu çıkmazdan sosyal medyaya iman ederek, kadim bilgi ve yaşama tarzından koparak “yeni (!) her şeyi bilen”; ancak bildiğini sandığı şeyin, aslında bilmesi gereken her şeyi engelleyen şey olduğunu bilmeyen bir varlık hâline dönüştü. Kaosun ve kakofoni dünyasının nesnesi hâline dönüşen insanların sorduğu; kimi çevreler için imkânsız ve nadir olan soruların bir kısmını Beyan Yayınları, işin uzmanlarına sormuş ve her biri birkaç saatte okunabilecek 10 kitaplık bir seri hazırlatmış.
“Tüm İnsanlar Hz. Âdem'in Çocuklarıysa Irkçılık Neden Var? Prof. Dr. Kadir Canatan; Kaderimiz Önceden Belirlenmişse Cennet ve Cehennem Neden Var? Neva Tezcan Topuz; Allah Gerçekten Merhametliyse Bu Kadar Kötülük Neden Var? Prof. Dr. Münir Dedeoğlu; İslam Tevhit Diniyse Bu Kadar Mezhep Neden Var? Prof. Dr. Halil İbrahim Bulut; Aile Kutsal ise Bu Kadar Boşanma Neden Var? Prof. Dr. Kadir Canatan; İslam Barış Diniyse Bu Kadar Savaş Neden Var? Prof. Dr. Emin Çelebi; Kur'an Tek Kaynaksa Bu Kadar Hadis Neden Var? Mevlüde Aktay; İslam'ın İlk Emri "Oku!" ise Bu Kadar Cehalet Neden Var? Kâmil Büyüker; Yeryüzünde Yeterince Nimet Varken Bu Kadar Fakirlik Neden Var? Bayram Karaçor; Sonunda Hepimiz Yok Olacaksak Bu Hayat Neden Var? Prof. Dr. Kadir Canatan”*. Editörler imzalı takdim yazısında “Neden Var? serisinin amacı, genç insanların hayatında önemli bir yer teşkil eden inanç problemlerine ilişkin hazır çözümler üretmekten çok, bu konularda çözüm üretme becerilerinin gelişimine katkı sağlamaktır.” denilerek mütevazı bir iddia ortaya konulmaktadır.
“Neden var?” serisi “İnsanların gençlik dönemlerinde ahlaki, dinî ve düşünsel konularda karşılaştığı güçlüklerin daha sonra din, inanç ve etik konusunda bazı olumsuz tutumlar geliştirmesine neden olduğunu biliyoruz.” tespitini yaparak belki de çağ sorunlarına kelam ilminin usulü üzere bir cevap arıyor.
Sosyal medya ve etkisinde kalınan haz merkezli günlük-anlık savrulmalarla farkında olmadan tabi olduğumuz çevrelerin yaşama tercihlerini yaşamaya başladığımızda; tevarüs ettiğimiz hayat ve tecrübe ile çatışma, çelişme ve huzursuzluk yaşamaya başlarız. Bu yeni tercih ve durumu meşrulaştırmak ve iç çatışmalarımızı dindirmek için de “Neden var?” benzeri sorulara cevap aramaya başlarız. Bu arayış, ebeveyn ve eğitim çevreleri ile kanaat önderleri-kurumları tarafından cevapsız kalınca da yok sayar; görmezden geliriz. O andan itibaren sorumsuz, özgür ve gereksiz belleyip yaşadığımız gayrimeşru hayatı meşrulaştırmaya başlarız.
Modern zaman insanı, insanilikten ve insanlık değerlerinden koptuğu, haz ve nefs unsurlarını karıştırdığı, kimlik ve aidiyetini yitirerek melez bir zihne evrildiği, sabitelerin yerine melez kavramlar koyduğu için her şeye “Neden var? Neden gerekli? Olmasa olmaz mıydı?” gibi sorular sorarak oluşturduğu bulanık zeminde gündemdeki algılarla yeni bir konum belirliyor.
Din, iman ve amel meselesini tartan mümin; bir süre sonra Avrupa aydınlanmasının öncülerine öykünerek “Kiliseyi öldürmek” için Tanrı'yı öldürmeye kalkışır. Bu durum karşısında dindarın tepkisi daha vahim sonuçlara sebep olur ve dindarlık, din yerine ikame edilerek kültürel bir anlayış belirleyici olur. Bu kopuş insanı Selefilik, cemaatçilik, ırkçılık, ötekileştirmek, seküler tercihler benzeri alanlara savurur. Beyan yayınları, birilerinin sorumluluğunu üstlenerek bazı soruların cevaplarını beyan etmiş. Karşıtlık, insanların yaşamak için kendiliğinden kabullendikleri ve modern yeni hayat olarak belledikleri enformatik/bilişimci cehalet bilgeliği; telif edilemez kırılmalara zemin hazırlar. Katılmadığımız ve gayrimakul kabul ettiğimiz mesele, bir süre sonra içinden çıkılmaz bir hâl alır ve daha büyük çatışma ve karşıtlıkların ortaya çıkmasına sebep olur.
Modern insanın doğruları, atalarının ve geçmiş vahiy mensupları ile felsefi fragmanların artakalanlarıyla bize ulaşanlardan daha değerli değildir. Onlar mitler, kutsal kurganlar ve yatırlar ile ilahi olduğuna inandıkları mekânlar oluşturarak tasvir ettikleri şeylerin destanlarıyla yaşıyorlardı. Modern insan onların sembol ve simgelerini kavramsallaştırarak ilerlemişlik iddiasında bulunuyor. Hayat ağacı, yılan, Havva ve Âdem, yasak meyve, cennet, iyi-kötü/günah-sevap üzerine tasarlanan hayat; bugünün distopik ve modernleştirilerek aktarılan pagan inanç ve kültür kaynaklarından daha değersiz olabilir mi?
* Beyan Yayınları, İstanbul-Aralık 2024.