Ne yediğinizi biliyor musunuz?

Abone Ol

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gıda hilelerine yönelik mücadelesi devam ediyor. Bu anlamda taklit ve tağşiş yapanların listesi her geçen gün uzamaya, gıda diye millete yedirilmeye çalışılan ürün listesi de çeşitlenmeye devam ediyor.

Gıdada hilenin önüne geçmek için analizler, denetimler, cezalar tek başına yeterli olmuyor, olamayacaktır da! İşin eğitim ayağını gözden kaçırmamalı, tüketicinin satın alma gücünü artırmaya gayret etmeliyiz.

Evet!

Bugün tartışma günü, öz eleştiri günü, özür günü. Ticaretten menetme günü, üretimi durdurma günü, uyanma günü… Gerekirse istifa günü.

Ben size ithalat izni verilerek Çin'den getirilen bal aromalarını anlatmayacağım.

30 bin ton olduğu iddia edilen zeytinyağı aroma vericilerini hiç gündeme getirmeyeceğim.

Arı görmemiş balları, zeytin uğramamış sözüm ona "naturel" zeytinyağları evlerimize sokan gıda teröristlerinden bahsetmeyeceğim.

Süt ürünlerine konulan 'natamisin'i zikretmeyecek, gıdada kullanımı yasak olan boyaları hiç hatırlatmayacağım!

Bugün nereye gittiğimizi sorgulama günü!

Cumhuriyet tarihinin en büyük sahte bal operasyonunda ele geçirilen balların, Türkiye'nin en büyük indirim marketlerinden birinde satılıyor olmasını nasıl izah edebiliriz?

Gıda sağlık demektir, sağlığı olmayan bir toplumun geleceği yok demektir.

Samimiyetle bir kez daha sormak istiyorum:

Ne yediğinizi biliyor musunuz? Size gıda diye yedirilenleri merak etmiyor musunuz?

Bakın, olay çok tehlikeli boyutlara ulaştı.

Mutfağımıza bomba konuluyor. Bu ülkede birileri geleceğimize ihanet ediyor. Ülkenin bekasına kastediliyor.

Sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi devletin kurumlarına, gıda gönüllülerine, STK temsilcilerine utanmadan parmak sallanıyor.

Hem suçlular hem güçlüler!

Millete karşı gıda hilesiyle suç işleyen üretici/satıcı kim varsa devlete parmak sallamaya cesaret edebiliyor. Bir avuç sağlıklı yaşam gönüllüsünü mahkemelerde utanmazca süründürüyorlar.

Bir söz vardır; Ffarkında olanların gücü yok, güçlü olanlar da farkında değil." diye.

Tam böyle bir zamanı yaşıyoruz.

Bu ülkede iyiler ve iyiliği savunanlar ne zaman güçlü olacak?

Yeri gelmişken hatırlatmak istiyorum.

İnsanların feryatlarını gözünüzle değil, kalbinizle duymanız gerekiyor. İşte o zaman halkınızı her türlü felaketten kurtarmış olursunuz.

“Kalple duymayı” nasıl başarabiliriz?

Adalet sistemini işleterek, kalple hissederek, masa başından kalkarak, sahaya çıkarak, insanların dertlerine kulak vererek duyabilirsiniz.

Bugün ALO174 GIDA İHBAR HATTI’nı aktif kullanma günü. Gıda hilelerine karşı nefsimizi, neslimizi, ailemizi ve ülkemizi koruma günü.

Gıda teröristlerine karşı “minimum hoşgörü” “maksimum ceza” politikalarını uygulama günü. Her türlü melaneti işleyip hiçbir şey yokmuş gibi davrananları toplumdan ayıklama günü.

Gün, hesap günü!..

Doğuda durum iyiye gitmiyor!

 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Türkiye’nin en zengin şehirlerini açıkladı. Türkiye'nin en zengin şehri beklendiği gibi İstanbul oldu. 2024 yılı zenginlik sıralamasında İstanbul’u Ankara ve İzmir takip ediyor.

Listede Türkiye’nin batısındaki illerin zenginliği göze çarpıyor. Öyle bir liste ki bırakın birinci 10 şehri, ikinci 10 şehirde bile Ankara’nın doğusunda bulunan sadece üç şehir yer alabiliyor. Zengin vilayetler listesine Gaziantep, Kayseri ve Samsun girebilmiş vaziyette. Listenin son bölümlerini tahmin ediyorsunuzdur! Listenin en gerisinde tamamen doğu illerimiz yer alıyor.

Böylesi bir durumda gelir adaletinden, bilgi paylaşımından, göçü durdurmaktan, fırsat eşitliğinden bahsetmeniz inandırıcı olmaz.

Önce şehirleri olduğu yerde canlandırmalısınız; yerel üretime destek vermeli, nitelikli eğitimi her eve sokmalısınız.

Değilse doğuda işler iyiye gitmeyecektir!