Cenab-ı Hak; kelamı olan Kur’an-ı Kerim’de sürekli beşerin isyanına vurgu yapar. Kur’an’dan bihaber olan insan ise, ne yazık ki isyanının sebebini dahi bilmekten aciz ve yoksundur. Bu âlemi irade sıfatından gelen kanunlarla idare eden Allah; beşerin içtima-i alandaki saadeti içinde, kelam sıfatından gelen kanunları şart koşmuştur. Peki, nedir o kanunlar? Cevap: Kitap ve Sünnettir. Kitap ve Sünnetin haricinde herhangi bir kanun, adı ne olursa olsun indi ilahide geçersizdir. Demek demokrasi ve insan hakları mefhumu; kominizim ve sosyalizmin farklı versiyonudur.
Düşünün; İnsanın vücuduna bir mikrop bulaşır. Dahası orayı vatan edinir. Ama insan o mikropla mücadele edemez ve mağlup olur. Çünkü acizdir… Hem İnsan hanımı ile anlaşamaz, ona sözünü geçiremez. Nihayetinde soluğu mahkemede alır ve boşanır. Peki, böyle aciz bir insan; beşere hangi hak ile hükmetmeye çalışıyor? Karısına sözü geçmeyen bir kişi; hangi referans ile beşeri birleştirmeye çalışıyor? Doğrusu insan bu haliyle haddini aşıyor.
Geçtiğimiz günlerde bu inancım sebebiyle bazı dostlarımın nezaket çerçevesinde yaptıkları itirazları da göz önünde bulundurarak “Demokrasi”yle ilgili detay verme zarureti hissettim. Şöyle ki: “Demokrasi” kelimesinin lügat anlamı “Hürriyetçilik”tir. Bu beşeri sistemİ, takriben 2000 sene evvel ortaya çıkaran Yunan filozoflarından; Aristo, Sokrat ve Eflatun’a göre ise tarifi şöyledir. İnsanın hiçbir kanun altına girmeden, kendi aklınca hareket etmesi gerektiğini ileri süren bir rejimdir. Yani İnsanın ne beşeri kanunları, nede ilahi kanunları dinlemeden kendi heva ve hevesine göre, herhangi bir baskı altında kalmadan ve başkasını da baskı altına almadan yaşaması gerektiğini ileri süren bir rejimdir.
Bugünün sözde aydınlarının(!) kabul ettikleri “Demokrasi” tarifi ise şöyledir: “Demokrasi halkın kendi kendini idare etmesidir. Yani idarecileri kendisinin seçmesi ve kendilerini idare edecek kanunları da kendilerinin çıkarmalarıdır.”
Demokrasi sisteminin dayandığı ana esas ise, dinin devlete karışmamasıdır. Ne İslam’a nede herhangi batıl bir dine dayalı devlet kurulamaz. Din “ilahi” demokrasi ise “Beşeri” olduğundan; gerçek dini inanç sahipleri demokrasiyi kendi inançlarına göre “yanlış” kabul etmektedirler.
Dinleri kendi sistemlerine karıştırmayan; o manada onlara asla “Hürriyet” vermeyen demokrasi, dinlere muhalefet ederek kadınlara sınırsız hürriyet tanımayı da ana esasları arasında saymaktadır. Demokrasiye göre çıplaklık meşru sayıldığı gibi, zinada suç kabul edilmemektedir.
Kitap ve Sünnetin içtimai hayatın saadetine sebep olan miras hukuku da demokraside geçerli sayılmamaktadır. Kitap ve Sünnet namına yazı yazmayı yasaklayan demokrasi sistemi, onun dışında basın-yayına sınırsız hürriyet vermektedir. Dinin ana prensiplerini çiğneyenlere verilen cezaları da kabul etmeyen demokrasi, “İnsan hakları” mefhumunu suiistimal ederek insanların dine aykırı yaşamasına hamilik etmektedir.
Demek düşmanlık inancımın muktezası…
Fiemanillah…