Düşünme, bilginin zihinde yorumlanması sonucunda, oluşan düşünce faaliyetinin adıdır. Bilginin sentezi, akılla değerlendirilmesi, bir davranış ya da tutumdan önceki zihinsel süreç gibi tanımlarla da ifade edilebilir. Bu çok değerli ve anlamlı zihinsel faaliyetin doğru-sağlıklı olabilmesi, düşünmeyi gördüğü ve akılla tartılabilen fiillerden çıkarımda bulunduğu ve konuşurken ifade edildiği şekliyle, çocuğun zihninde nasıl bir tarz oluştuğuna bağlıdır. Konuşurken, bir iş yaparken, önce görgüsü, sonra edindiği bilgilerle bunu gerçekleştirir. Görgünün öğrenmeyle boyut kazanmasından sonra, kimlik kişilik inşasının yapılanması aşamalarında özgünlük kazanır. Bulunduğu çevre, çocuğun kendi özgünlüğünü koruyan, onaylayan ve zamanla doğru bir yön kazanmasına öncülük eden insanlardan oluşuyorsa, bu Allah’ın (cc) büyük bir lütfu olarak, kendi düşüncelerini hem özgünce ifade eden, hem de daha doğru olmaya doğru evrilen bir süreç sağlıklı bir şekilde işler.
Çevremizdeki büyükler, bilhassa da anne baba, hep kendi, bildiklerini ve ifade ettiklerini doğru kabul edip, çocuğun da bunu örneklemesi gerektiğini vurguladıkça, özgünlük kaybolup yerine doğru bilinen tarz hakim olmaya başlar. Böylece kopyalanmış fikirler, taklit edilen görüşler ortalıkta boy göstermeye başlar. Bu ise, hem bunu uygulayan birey, hem de toplum açısından talihsiz bir durumdur.
Sağlıklı düşünebilmek, bize yakın olup görme ve tanıma mesafemizde bulunanların nasıl olduklarıyla ve öğrenme sürecinde zihnin hangi bilgilerle karşılaşarak bunları nasıl algıladığına göre değişir. Akıl ve irade bir arada sadece insanda bulunur. Bunun doğru işlemesi ise, görgüye ilâve edilen bilginin niteliğine ve şahsın arayışının ne olduğuna göre oluşur. Eğer hakikat ve anlam arayışı kişinin gönlünde var ise, bu ne tarafa yönelip neler devşireceğinin yol haritasını oluşturur. Odağımızı arayışımız, arayışımızı ihtiyaçlarımız belirler. Neye ihtiyacımız olacağı ise, Allah (cc) ve kul ilişkisinden ne anladığımıza ve neyi hayatımıza katmak istediğimize göre belirlenir. Niyetimiz bize rengini verir. İnsanlar olarak bizler içimizi rahatlatacak şeyler için adım atar ve hatta koşarız. İşte bu süreç, Allah’a (cc) yakınlaşma ve uzaklaşmanın da mimarı olur.
Başımıza gelen sevinçli ve üzücü hadiselerde yaklaşımımızı düşünce biçimimiz belirler. Sağlıklı düşünebiliyorsak daha doğru ve bizi dengede tutacak şekilde davranırız, değilse bizi psikolojik yönden zayıflatıp yanlışa sevk eden davranış ve yaklaşım biçimleri bizim tarzımız haline gelir. Bizi sağlıklı düşünmeye ve davranmaya sevk edecek en önemli husus, doğruların ve adaletin peşinde olmaktır, bu kişinin hoşuna gitmese bile. Kendi, eksiğini görüp özür dileyebilmek, ben farkında olmadan yanlış davranmışım diyebilmek ve telafi çabasına girmek, ilâveten daha doğru olanın peşinden koşmak, sağlıklı bir zihinsel yapılanmanın olmazsa olmazıdır. Bunun içinde, ‘El ne der?’ yerine ‘Allah (cc) ne der ve Allah Rasulü (sas) benim yerimde olsaydı ne yapardı?’ sorularının gönülden sorulması gerekir. Çünkü ölçü şaşarsa insan da şaşar.
Diyelim ki, birileri bize ne yaparsak yapalım, yanlış davranışını sürdürüyor ve bizde ne yapacağımızı artık bilemiyoruz. Bu durumda nasıl düşünmek bizi yanlıştan ve Rabbimize (cc) karşı yanlış yapmaktan korur?
Gelecek haftanın konusu: Doğru düşünme örnekleri…