Nahda’yı kabul edecekler mi?

Abone Ol

Tunus’taki El Nahda Hareketi’nin dini ve siyasi faaliyetleri birbirinden ayırma, İslami davet çalışmalarını bırakıp sadece siyasi parti olarak yoluna devam etme kararı etrafındaki tartışmalar sürüyor.

Hareketin lideri Raşid El Gannuşi’nin açıklamalarının Müslüman Kardeşler Cemaati ve “Siyasal İslam” karşıtları tarafından olumlu bulunduğunu gösteren yorumlar var.

Yani “karşı mahalle”den gelen işaretler – en azından şimdilik – El Nahda Hareketi’nin son kararından duyulan memnuniyete işaret ediyor.

Örneğin Tunus’un devrik diktatörü Zeynelabidin Bin Ali’nin damadı, işadamı ve eski voleybolcu Selim Şiybub, Tunus Cumhurbaşkanı El Baci Kaid El Sibsi ve Raşid El Gannuşi ikilisinin “Tunus’un Nelson Mandela’sı” olduğunu söyledi.

El Nahda’ya ve El Gannuşi’ye bir övgü de “Siyasal İslam”a ve dolayısıyla Müslüman Kardeşler Cemaati’ne savaş açan Birleşik Arap Emirlikleri’nin fiili lideri Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed’in danışmanlarından Abdulhalık Abdullah’tan geldi.

Fransa’nın Le Monde gazetesine konuşan El Gannuşi, artık “Siyasal İslam”ı terk edeceklerini ve kendilerini “Müslüman demokratlar” olarak tanımladıklarını söylemişti.

Abdulhalık Abdullah, Raşid El Gannuşi’nin bu sözlerinin takdire şayan olduğunu belirtti.

Tunus El Nahda Hareketi cemaatten partiye dönüşürken değişimin nereye kadar olacağı ve hangi noktada duracağı önemli.

Çünkü işin ucunda Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var.

Karşı mahalleden gelen övgülere rağmen Raşid El Gannuşi’nin El Nahda Hareketi’ni “İslami cemaat”ten “muhafazakar demokrat parti”ye dönüştürme çabalarının önünde bir takım engeller ve cevap bekleyen sorular bulunuyor.

Birincisi bu dönüşüme El Gannuşi’nin bizzat kendisinin liderlik etmesi.

El Nahda Hareketi ile AK Parti arasında benzerlik kurulsa da El Gannuşi’nin attığı adımın Türkiye’de yaşananla bire bir örtüştüğü söylenemez.

Örneğin, Erdoğan dindar bir politikacı olsa bile AK Parti’nin kuruluşundan önce de sonra da bir cemaat lideri değildi.

Şeyh Raşid El Gannuşi ise yıllarca İslami hareketi savunmuş, kitaplar yazmış, bir cemaat lideri.

Yani – şayet gerçekleşirse – bir İslam davetçisinin, cemaat liderinin ve şeyhin “muhafazakar demokrat”a dönüşümüne şahit olacağız.

Bugün her ne kadar bazı övgüler gelse de Tunus’un jakoben laiklerinin ve Arap dünyasındaki yeminli “Siyasal İslam” düşmanlarının El Nahda Hareketi’ni ne kadar kabullenecekleri henüz meçhul.

AK Parti’nin malum kesimlerce hâlâ “Siyasal İslam’ın temsilcisi” ve “Müslüman Kardeşler’in  hamisi” görüldüğü göz önüne alınınca El Gannuşi’nin işinin kolay olmadığı söylenebilir.

Örneğin, El Nahda Hareketi liderinden de gerçek anlamda normalleşmenin ve laik kesimlerle barışın sağlanabilmesi için, gerçekten dönüştüğünü göstermesi için yan masada içki içenlere portakal suyu dolu kadehini kaldırması, şort giyerek tatilcilerin arasına karışması, baloda dans etmesi ve benzeri şeyler istenebilir.

Mısır darbesine, Filistin davasına ve Hamas’a yönelik tavrında ve milli duruşunda bir değişiklik olmadan İsrail yanlıları ve Arap Baharı düşmanı rejimler El Nahda Hareketi’ni ve Raşid El Gannuşi’yi kabul edecekler mi?

Bu soruya evet cevabı vermek imkansız olduğu için söz konusu çevrelerin harekete ve liderine yönelik olumsuz tavırları da devam edecektir.