“Mutluluk; Arapça‟da “saâdet” kelimesi ile ifade edilmektedir. Saâdet; mutluluk, mübâreklik, bahtiyarlık mânâlarına gelmektedir. İngilizce’de ise mutluluk, “happiness” kelimesiyle ifâde edilir… Tarih boyunca insanoğlunun huzur ve mutluluğu için rehber olarak birçok peygamber gönderilmiştir. Bu peygamberlerin sonuncusu da Hz. Muhammed’dir (sav). Bütün insanlığa müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav), yirmi üç yıllık peygamberlik döneminde, bütün insanların dünyevî ve uhrevî mutluluğu için çalıştı.
Hadîsler ışığında insana mutluluk kazandıran başlıca konular; güzel ahlâk, uygun ve uyumlu bir eş, uygun binek, uygun bir çevre, çocukların güzel ahlâkta ve karakterde babalarına benzemesi, dünyevî işlerde sebeplere müracaat ederek netice için Allah’a tevekkül etmek, kısmetine razı olmak, hayırlı uzun ömür, büyüklerin ve öncekilerin tecrübelerinden ders almak, kederlendirecek durumlardan uzak durmaya çalışmaktır.”[1]
Mutluluk elinde olmayana ulaşmaya çalışmaktan ziyade elinde olan zenginliklere kanaat etmektir. Şimdiki zaman, elimizde olan en önemli sermayedir. Gelecek zaman ise henüz gelmemiştir. Geleceğe ulaşma garantimiz olmadığı için mutluluğu ertelemek akıl karı değildir. Epiktetos bu anlayışı, “Mutluluk yolun sonunda değil yolun üzerindedir” şeklinde ifade etmektedir. Yani trene binen bir kişi varacağı istasyonda mutlu olmayı seçtiği takdirde mutluluğunu ertelemiş olacak ve gelecekte muhtemel bir mutluluk için bekleyecektir. Hâlbuki trenin içindeki vagonda olduğumuz gibi, içinde bulunduğumuz zaman kompartımanındaki güzelliklere odaklanmak en kestirme bir mutluluk yoludur.
Hâlbuki insanlar bugün yaygın olarak, “Mutlu olurum eğer” oyununu oynuyor. Yani, “Mutlu olurum eğer evimiz olursa, mutlu olurum eğer Mercedes’im olursa, mutlu olurum eğer zengin olursam, mutlu olurum eğer oyuncaklarım olursa vb. -Epiktetos’un- “İnsan altın yüklü bir gemidir” sözünde olduğu gibi, insanın sahip olduğu altın yüklerin farkında olması bile mutlu olması için yeterlidir.
Evlerimizde çocuklarımızla veya sınıfta öğrencilerimizle birlikte “mutluyum çünkü” oyunu oynayabiliriz. Oyunun kuralları şu şekilde: Bizi mutlu eden ve sahip olduğumuz zenginlikler ve nimetler birer birer söylenir. Örneğin, “mutluyum çünkü yaşıyorum, mutluyum çünkü görüyorum, mutluyum çünkü nefes alıyorum, mutluyum çünkü evimiz var, mutluyum çünkü devletimiz var” vb.
Bu oyunu çocuklarımızla yıllardır oynuyoruz. İlk defa oynadığımızda küçük kızım camdan dışarıya bakarak dışarıdaki çöp kutusunun yanında bir serçe kuşunu göstererek demişti ki, “Mutluyum çünkü dışarıdaki soğukta bir serçe kuşu değilim.” Böylece, bu oyunu oynamak ailemizde bir gelenek haline geldi.
Bir gün çocuklarımla birlikte bir oto galerinin önünden geçiyorduk. Çocuklar BMV X5’in fiyatını merak ettiler. Bunun bir öğrenme fırsatı olduğunu gördüm ve “Neden kendiniz sormuyorsunuz” dedim. Sorup döndüklerinde fiyatın 100 bin euro olduğunu öğrendiler ve “Baba bu arabayı alamaz mıyız” dediler. Maddi durumumuz bu arabayı almaya müsait değildi. Çocuklarıma bir hikâyeyi anlattım: Hikâyede omuriliğinde bir tek omuru hasar gören bir çocuğun omur nakli için 100 bin TL isteniyordu. Fakat bizim bütün omurlarımız sağlamdı. Çocuklarımdan birisi dedi ki, “Mutluyum çünkü sağlam bir omurum var” diğeri söze başladı, “Mutluyum çünkü ayaklarım var ve yürüyebiliyorum.” Her birimizin 33 adet sağlam omuru olduğuna göre her birimiz en az 33 bin TL nispi zenginliğe sahiptik.
Çocuklarım bugün delikanlı oldular ve o günden beri hiçbir zaman yetersizlik duygusu içine düştüklerini görmedim. Mutluyum çünkü oyunu ailemize elimizdeki nimetlerle yetinmeyi ve şükretmeyi öğretti.
Siz de ailece “Mutluyum çünkü!..” oyununu oynamaya ne dersiniz?
[1] Dölek, A . (2014). Hadîsler Işığında Mutluluğu Kazandıran Durumlardan Bazıları. Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5, 195-214.