Müslüman eşittir Türk…

Abone Ol

Devam edelim…

“Fransız ‘aydınlanma’ hareketinin öncüsü kimdir” diye sorsak, hep bir ağızdan “Voltaire!” cevabını veririz demiş idik…

Fransa, işte bu karanlık yüzlü aydınlanmacının izini sürüyor hâlâ…

Rus Çariçesi II. Katerina’ya yazdığı mektupta “Hümanizm ilkem olmasaydı, Türklerin hepsinin kökünün kazınmasını görmek isterdim. Ben en azından birkaç Türk’ün öldürülmesine katkıda bulunmak isterdim” gibi ve hatta daha ağır cümleler yer alır.

Prusya Kralı için kaleme aldığı bir mektupta ise şunları söyler: “Yunanistan’a zulmeden Türklerden her zaman nefret edeceğim. Ne barbar şeyler! Onlara 60 yıldır Cenevre saatleri satıyoruz, ancak hâlâ bunlarla ne yapacaklarını bilmiyorlar. Saatleri nasıl kuracaklarını bile bilmiyorlar.”

Yani şudur…

Batıdaki Türk algısı ağzımızla kuş da tutsak değişmeyecek, değişmez de…

Fakat bizim, sadece Türkiye’nin değil, Doğulu toplumların bir ‘Batı algısı’ oluşturma dertleri olmadı. Algıdan kastımız körü körüne düşmanlık değil…

Batının kanlı tarihi ortada…

Sadece Kuzey-Güney Savaşı bile ABD’nin ne kadar manyak bir yamyam olduğunu gözler önüne serer…

Avrupa’nın mezhep savaşları da öyle…

Osmanlı’ya karşı Yunan isyanına katılan ünlü İngiliz şair Byron, Almanların sapık filozofu Engels, Moliere, Mantesquieu ve diğerlerine bakmaya gerek bile yok.

Batıda özetle Müslüman eşittir Türk algısı hâlâ geçerli…

Ressam Delacroix adlı müptezelin Türkleri çocuk katili olarak gösteren “Sakız Adası Katliamı” isimli tablosunu da bir kenara not edelim.

Peki, ne yapalım?

Kendini insan hakları havarisi olarak gösteren ‘romantik’ Fransa’nın bugün on beşe yakın Afrika ülkesini hâlâ iliğine kadar sömürdüğünü hiç unutmayalım, yazalım, anlatalım ve bu konuda ciddi bir algı oluşturalım. Bu ülkelerin çoğunun para birimleri bile Frank… Açlıkla mücadele eden sömürge devletlerin bütün paralarının, mallarının, yer altı zenginliklerinin gemiler ve uçaklarla hâlâ Fransa’ya taşındığını sürekli konuşalım. Paraya ihtiyacı olduğunda bu ülkelerden herhangi birinin kendi parasını Paris yönetiminden borç olarak aldığı gerçeğini sürekli dile getirelim. Fransa’nın sömürdüğü Afrika ülkelerinden yıllık 500 milyar dolar gelir elde ettiğini örnek tablolarla dünya kamuoyuna duyuralım. Bu konuda ciddi lobi çalışmaları yapalım.

Fransa tarihinin sadece soykırım, sömürü ve katliamlardan oluştuğunu asla unutturmayalım. Orta Afrika, Cezayir, Fas, Tunus, Yeni Kaledonya, Madagaskar, Haiti, Komor, Senegal, Mali, Fil Dişi Sahili, Gabon, Kamerun, Gana, Gine, Benin, Ruanda, Laos gibi ülkeleri hem sömürüp hem de kanlarında boğduklarını sürekli tekrarlayalım.

Sadece Cezayir’de, yarım asır önce 1,5 milyondan fazla insanı katlettiklerini, öldürdükleri insanları kireç fırınlarında yaktıklarını, on binlerce masum kadına tecavüz ettiklerini unutturmayalım.

Hiçbir hadiseyi olmasa bile…

1917’de işgal ettikleri Çad’da ‘dini hayatı yeniden düzenlemek’ maksadıyla ülkenin önde gelen 400 âlimini buluşturup hepsini aynı anda katledişlerini asla ve asla unutmayalım, unutturmayalım.