'Münafık, kâfirden eşeddir'

Abone Ol

Dellal-ı Kur’an Bediüzzaman Said-i Nursi, Kur’an etrafındaki “surların” yıkıldığı bir hengâmede, “bolşevik” baykuşların İslam memleketi olan bu vatanda, “nara” atmaya çalıştığı bir zamanda, davası için “suikast”, “hapis” ve de türlü türlü “işkenceleri” göğüslemiş; “bir mücahidin-i İslam’dır”.

Hayatına kronolojik olarak baktığımızda; “1909 yılında, divan-ı harbi örfîde idamla yargılandı”. “1914 yılındaki Birinci Dünya Harbi’nde talebeleriyle birlikte ‘Gönüllü milis alayı’ kurarak, Ermeni ve Ruslarla mücadele etti”. “1916 yılında, Bitlis savunması sırasında yaralanarak, Ruslara esir düştü”. “1923’te, Meclis’teki vekillerin ‘Namaz konusundaki ihmalleri’ sebebiyle, 10 maddelik beyanname yayınladı”. “1926’da Van’dan alınarak, mecburî ikamete tâbi tutulmak üzere, Burdur’a gönderildi”.

YAPILAN ZULÜM, NURLU ESERLERİ DURDURAMADI…  

Burdur’a sürgün edildiği seneden, vefat ettiği 1960’a kadar, çekmediği zulüm kalmazken; “hıyanet” ve “taaruzunu” gördüğü “münafık” da çoktu. Nifakları o kadar haysiyetsizdi ki; “Said'in hizmetkârı bir dükkândan rakı almış, ona götürmüş” diyecek kadar alçalmışlardı. Gayeleri ise İ’caz-ı Kur’an’ı beyan eden ve Usül-ü Kur’an olan Risale-i Nur’un meydana gelmesine engel olmaktı. Bunun için sürekli, “emniyeti”, “adliyeyi” ve “hükumeti” evhamlandırıp; aleyhine sevk ediyorlardı. Rezil ve süfli ruhlu bu kişileri, ehli kemal bir zat; şu şekilde tasvir etmiş;  “Muin-i zalimîn dünyada erbab-ı denaettir. Köpektir zevk alan, sayyad-ı bî-insafa hizmetten…”.

Bediüzzaman’ın kendisi de maruz kaldığı sıkıntıların sebebini “Bu dostlarım içinde çok münafıklar var. Münafık kâfirden eşeddir. Onun için, kâfir Rus'un bana çektirmediğini çektiriyorlar…” şeklinde beyan etmektedir. Elhamdulillah, o muhakikin-i ulema, o nurlu eserleri Cenab-ı Allah’ın tevfik ve inayetiyle telif ettikten sonra, huzur-u kalple ruhunu rahmana teslim edip; “vefat” etmiştir.

NURU SÖNDÜRMEK İÇİN, ELLERİNDEN GELENİ YAPTILAR
Risale-i Nur’un telifine mani olamayan münafık cephesi, Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatından sonra da boş durmadı. Bu defa da Kur’an tefsiri olan bu eserlerin, doğru şekilde tevil edilmesine ve anlaşılmasına mani olmaya çalıştılar. “Risale-i Nursuz bir Nurculuğu” ortaya atarak, ümmeti o mübarek zattan ve eserlerinde soğutmayı amaç edindiler. “Hocaları”, bu eserlerin okunduğu mecralardan uzaklaştırıp, Kur’an’a karşı gabileşmiş “felsefecileri” ortaya sürdüler. Böylelikle bu eseri okuyan kişiler, o yanlış teviller yüzünden, amelde ve akide de çok yanlışlara düştüler. Öyle ki; menfur 15 Temmuz darbe kalkışmasına kadar, FETÖ denilen terör örgütünün liderine, şakşakçılık yaparak; “Geniş dairede ‘muvazzaf’ bir zattır” statüsünü dahi verdiler.

“MÜNAFIK CEPHESİ”NİN ŞİMDİKİ HEDEFİ!..

Medresede yetişmiş, Kur’an, hadis ve fıkıh ilmine hakim; ilmi kelam ve tasavvufta mütehassıs, Rumuz-ul Kur’an Külliyatı müellifi Molla Muhammed Hoca da; tıpkı üstadı Bediüzzaman Said Nursi gibi, “taarruza” ve “saldırılara” maruz bırakılıyor. 2002 yılından bu yana “şahsen” tanıdığım Molla Muhammed Hoca’ya, yapmış olduğu Kur’an hizmetinden dolayı, çeşitli “iftiralar” atıldığına şahit oldum. Hariçte “Gizli zındıka komitesinin”, dahilde de “Münafık cephesi”nin ipliğini pazara çıkaran Molla Muhammed Hoca için, birkaç sene öncesine kadar yaptığı Kur’an hizmetine “örgütsel” bir hava verdirmek için “Mehdi”, mücadelesiyle “istihza” etmek için “Meczup”, Türk milletini şahsından “soğutmak” için “Kürtçü”, Kürtleri kendisinden “uzaklaştırmak” için “Türkçü”, en son da FETÖ terör örgütü liderinin talimatıyla “El-Kaideci” ilan ettiler. Son zamanlarda ise “FETÖ’cü” demeye de başladılar... Bu tip iftiralarla, “emniyeti”, “asayişi” ve “hükumeti” evhamlandırmaya çalışan “Münafık cephesi”, dedelerini bile hayrette bırakacak bir “tezat” içerisine girdiler.

Konunun “vahametini” daha iyi anlatabilmek için yukarıdaki bilgileri vererek, gelecek yazımızın hazırlığını yapmak istedim. Allah nasip ederse, önümüzdeki hafta “Münafık cephesi”nin gayesinin ne olduğunu, aktarmaya ve anlatmaya çalışacağım.

Eğer Rabbim muinimiz olup, tevfik eder ise!..

Selam ve dua ile…

Fiemanillah…