Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak Riyad’ın ev sahipliği yaptığı G20 Zirvesi’ni görüştü.
İki lider, “ilişkilerin geliştirilmesi ve sorunların giderilmesi için diyalog kanallarının açık tutulması” hususunda mutabık kaldı.
Daha sonra salgın sebebiyle bu yıl online yapılan zirveye katılan Erdoğan, Suudi Arabistan’a ve Kral Selman’a ev sahipliğinden dolayı teşekkür etti.
Ardından Reuters haber ajansına konuşan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, “Türkiye ile mükemmel ilişkilere sahibiz” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu arada bir de Erdoğan’ın Bahreyn Başbakanı’nın vefatı üzerine Bahreyn Kralı’nı arayarak başsağlığı dilediği görüşme var.
Tüm gelişmeler “Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri normale mi dönüyor?” sorusunu gündeme getirse de aşırı iyimserlikten kaçınmak, hayallere kapılmamak ve ihtiyatı elden bırakmamak en iyisi.
Erdoğan’ın Bahreyn Kralı’nı taziye için aramasını sıradan insani bir davranış ve Kral Selman’ın G20 Zirvesi öncesi Cumhurbaşkanı’yla gerçekleştirdiği görüşmeyi tüm liderlerle yapılmış rutin diplomatik bir görüşme olarak okumak da mümkün.
İki ülke arasındaki ilişkiler mükemmelse “Türkiye’ye ait ne varsa boykot edin” sloganıyla yapılanlar neydi?!. Suudi Arabistanlı bakan söz konusu kampanyayla hükümetinin hiçbir ilgisi olmadığına inanmamızı beklemiyor herhalde.
Bununla birlikte, Ankara ve Riyad arasındaki gerginliğin düşürülmesi yönünde atılacak her türlü adım iki ülkenin de lehine olacaktır.
Suudi Arabistan, G20 Zirvesi’ne hiç arzu etmediği koşullarda ev sahipliği yaptı. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, zirve bahanesiyle Riyad’da gövde gösterisi yapacaktı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Salgın her şeyi altüst etti.
Bir de üzerine Trump’ın başkanlık yarışını kaybetmesi eklenince Veliaht Prens’e zirve boyunca geride durmaktan başka seçenek kalmadı.
Bugünlerde “Suudi Arabistan’da yakın gelecekte yeni bir saray darbesi olur mu?” sorusu gündemdeyken ülke dışındaki muhalif bazı isimler bir bildiri yayınlayarak “rejimin yeniden üretilmesine” karşı olduklarını ilan ettiler.
Trump ve damadı Jared Kushner, Muhammed bin Selman’ın en büyük destekçileriydi. ABD’de sandıktan çıkan sonuçlar Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin koltuğunu da sarstı.
Bu arada Kral Selman’ın küçük kardeşi Prens Ahmed bin Abdülaziz’in ve tahta giden yolda Muhammed bin Selman’ın önünü açmak için veliahtlıktan azledilen Prens Muhammed bin Nayif’in isimleri yeniden gündeme geldi.
Muhaliflerin bildirisinde işte buna itiraz ediliyor. Muhammed bin Selman’ın gidip yerine adı geçenlerden birinin gelmesinin yeterli olmayacağı, bugüne kadar yaşananlardan kraliyet ailesinin tüm fertlerinin sorumlu olduğu ve rejimin tamamen değişmesi gerektiği belirtiliyor.
Fakat muhaliflerin unuttuğu önemli bazı noktalar var. Birincisi, genç Veliaht Prens’in koltuğunu kaybetmesi veya en azından pasifize edilmesi hem Suudi Arabistan’ın hem de bölgenin yararına. İkincisi, Londra’da yaşayıp Riyad’da rejim değişikliğinden daha azıyla yetinilmemesi gerektiğini söylemek kolay.
Olumlu yönde atılacak her adım -Kanada ve İngiltere’de yaşayan muhalifler tatmin olmasalar da- ülke içinde memnuniyetle karşılanacaktır.