İnsanoğlu yapısı gereği konformisttir… Vasata tabi olmak, akıntıya kürek çekmemek için en fazla tercih edilen yoldur… Başkalarının kabullerini, sorgulamadan kendi kabulleri haline getiren de yine insanoğludur…
Oysa ilâhî yasaları ortak kabul haline getirmek, her türlü savrulmanın önüne geçer… O vesileyle karşımızda açık bir yalan varsa duracağımız yer de bellidir aslında…
Bu açıdan bakıldığında 23 Haziran konusundaki şaşkınlığımı itiraf etmeliyim… Şaşkınlığımın sebebi çok belli… Dostlarım konusunda olduğu gibi milletim konusunda da duygusalım demek ki…
Bunca yalan asla kabul görmez diye inandım; anketlere rağmen… Zira bu yalancılığı görmediklerine de inanmıyorum…
O halde bu nasıl bir kırgınlık ki, bu nasıl bir “ders verme” arzusu ki seçmen, göz göre göre hem CHP’yi hem de onun hiçbir doğrusu olmayan adayını “Şehr Emin”i(!) yaptı… Kaybedenlerin bakması gereken en doğru pencerelerden biri budur bana göre…
Çünkü bu seçimi, “duymak istediğini duyan” ideolojik bir taban değil, her şeyi gören ama bir şeylere kızgın seçmenler CHP’ye kazandırdı…
Elbette seçimlerde kazanmak ile kaybet yan yana zikredilen en temel iki sonuçtur…
AK Parti’de, yirmi beş yıldır kazandığı İstanbul’u bir gün kaybedeceği ihtimalini hep bir kenarda tutmuştur; ama hiç kaybetmemek üzere de plan yapmıştır…
Lakin nasıl oldu da hiçbir doğru sözü olmayan, bütün görüntülerin yalanladığı bir CHP adayı, CHP’nin bütün tarihi müktesebatına rağmen seçimi kazandı…
Burada seçmene diyeceğim bir şey yok elbette… Ak Partiye yirmi beş yıldır teveccüh gösterirken ne yaptıysa yine aynı şeyi yaptı; duymak istediğini duyarak, görmek istediğini görerek…
Peki, sözüm kime o vakit?
Elbette ilkeli bir duruş ile ve tıpkı kazanılan seçimlerde olduğu gibi seçmenin duymak istediğini vaktinde duyuramayan, görmek istediği de vaktinde gösteremeyen, siyasetteki aks değişimini okuyamayan AK Parti’nin seçim stratejistlerine ve reklamcılarınadır…
Ben kazananı göklere çıkaran, kaybedeni de yerin dibine sokan her iki dilin de karşısındayım…
CHP’nin adayı kazanınca “Çok mükemmel kampanya yürüttü” diyenler gibi asla olmayacağım… Bu kazanma hali, inancımda büyük günahlardan sayılan “yalan”ı hiçbir zaman bana güzel göstermedi/gösteremez; hakeza hakareti…
Hakikati bulandıran hatta çürüten, AK Partili gibi görünen CHP’lilerin sosyal medyada dolaşan ve on binlerce kez paylaşılan ve hiçbir ahlaki norma sığmayan eyyamlarını da…
Velhasıl yeni tabloda muhalefetin iktidar, iktidarındın da muhalefet olduğu bir İstanbul var… Bu paradoksal gibi görünen tabloda, hangi parti en iyi siyaseti üretir ve hangisi seçmene en iyi dokunuşları yaparsa 2023’ün sevineni olur…
AK Parti tecrübesiyle ve hâlâ Türkiye’nin en büyük partisi olma nosyonuyla önemli bir avantajı elinde bulunduruyor; ihtiyacı olan tek şey samimi gayret…