Muhafazakâr düşüncede olan insanların korkaklığının kaynağı nedir?

Abone Ol

Muhafazakâr düşüncede olan insanların korkaklığının kaynağı nedir diye tespit anlamında bir yazı yazarken bu korkaklığın tüm muhafazakârlar için geçerli olduğunu söylemek elbette yanlış olacaktır. Yalnız var olan korkaklığın muhafazakâr düşünceye sahip çoğu insanda bulunduğunu söylemek ise yanlış kategorisinde yer almaz. Korkaklıktan kastın düşünce ve fikir nezdinde görüşünü savunmadaki çekingenlik olduğunu burada ifade edeyim de olay fiziki kavga veya taşkınlık olarak algılanmasın.

Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren laiklik ilkesinin Müslümanları ötekileştiren, buna karşın modernleşme anlamında batılılaşmayı yücelten bir değer gibi algılanması, bu korkaklığın temelinde yatan ana sebeplerden birincisi olarak görülebilir. İslami değerlerin toplum tarafından ön plana alınıp batılılaşmaya meydan okuyan yerel değerlere sahip çıktığımız 1950’li yıllar ve sonrasında Menderes için evlerinde ağlayıp dua edenlerin sessizliği ile geçen 1960 darbesi ise muhafazakar düşüncede olan insanların çekingen ve korkaklığının ikinci sebebi olarak yorumlanabilir.

1980 darbesinde Evren’in ‘bir sağdan bir soldan asıp dengeyi sağladığını’ ifade eden vahşet dolu sözleri, sonraki yıllarda sol kesimde cesareti ve darbelerle hesaplaşmayı ön plana koyan bir kültürü doğururken cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan uygulamalardan olsa gerek muhafazakâr kesimin biraz daha içe kapanmasına sebep olmuştur. Akabinde 28 Şubat süreci, medyanın katı laiklik ilkesine sarılıp muhafazakar insanları deşifre edercesine av partileri yapması, bazı muhafazakar çevrenin laiklik ilkesince dönüşümüne bazı kesimlerinde siyasi olarak 28 şubattan ders çıkarmasına sebep olmuştur.

Siyaseten ders çıkaran kesimlerin AK Parti ile ortaya çıkıp akıllı bir politika ile günümüze kadar gelmesinin yanında laiklik ilkesi ile dönüşen sözde muhafazakârların varlığı ise hala hissedilebilir bir durumda kendini göstermektedir. Onlara göre bir gün devran dönebilir, konuşmalar bundan dolayı muğlak kalmalıdır, muhafazakâr olan insan dinin hoşgörü maskesine bürünerek tartışmak veya hak aramak yerine çekingen kalmalıdır.

‘Doğru bildiğini her yerde söyleme’ gibi nerden çıktığı belli olmayan bir söylemin dini öğütlerle desteklenerek yetişen nesillere söylenmesi muhafazakâr kesimin kendine has bir düsturu olurken bildiğini ölümüne savunma cesareti seküler yaşamcıların ellerinde düşünceden inanca dönüşen bir süreçle kendini göstermiştir.

İşte yukarıda son paragrafta bahsettiğimiz bu durum yeni yetişen muhafazakâr gençlerin cesur ama yalan söylemler içeren grup ve örgütlerin elinde istikametlerini çizmelerine neden olmuştur.

Üniversitelerde muhafazakâr gençlerin akademik camiada ders aldıkları hocalardan nasıl etkilendiklerini ve okulu bitirirken bir ODTÜ kültürü ile kendini medeni ve entelektüel gösterme çabası içinde olmalarının sebebi her ne kadar akademilerin dayattığı seküler yaşam tarzından kaynaklansa da gençlerdeki çekingenliğin kaynağı da yukarıda anlattığımız noktalara kadar uzanmaktadır.

Muhafazakâr düşüncede olan insanların düşüncede olan çekingen ve korkak tavrı kendi evlatlarının bile kendi düşüncelerine saygı duymamasına sebep olurken bunun en iyi örneğini seçmen yaşına yeni giren gençlerin seçtikleri parti tercihi ile görülmektedir.