Muhacirsiz toplumdan bir millet doğmaz…

Abone Ol

Türkleri Millet yapan ”HİCRET”tir.

Anadolu’nun, Medinemizden tevarüs eden, emin bir belde, ”Belde-i Tayyibe” kılan İlk Muhacirleri, Hicret edenleri Türklerdir.

Öncelikle dünkü (pazar günü) Diriliş Postası’nın, ”Türkiye bir ırk devleti değildir” (tıklayınız)  manşetinden dolayı genel yayın yönetmenimiz Erem Şentürk kardeşimi kutluyorum.

”Öyle bir ayna ki kim baktıysa kendi bilinçaltını gördü” (tıklayınız) yazısını okudum. Herkesin okumasını tavsiye ediyorum.

Diriliş, GDO’lu bir organizmadan kurtuluş ve öze dönüş demektir. Millet denilen toplumsal yapı organik canlı bir yapıdır.

Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) Milleti, bu hikmetle, bir insana benzetmiştir. Milletlerin de, tıpkı bir insan gibi bir bedeni, bir nefsi ve bir ruhu vardır.

Uzun yıllardır baskısına maruz kaldığımız küfür milletinin, organik yapımıza zerk ettiği ve organik yapımızı bozan, dolayısıyla duygu ve düşüncelerimizi olumsuz yönde etkileyen, sağlıklı düşünmemizi baltalayan, kültürel yapay kavramsal hormonlardan kurtulmamız lazımdır.

İşte tam bu noktada gazeteniz Diriliş Postası, sadece bir kuru habercilik yapmakla kifayet etmiyor, bu GDO’lu yapının, milletin nefsinden temizlenmesiyle/taharetiylede ilgili hizmet veriyor.

‘İslam Milleti’, ‘Hicret’ /’Muhacir’ ve ‘Ensar’ temeli üzerinde doğan ‘Medine’ halkına denir. Yesribin nefsine, hicret ile Muhacirler bir ruh taşıdı ve yesribin nefsi Ensar olunca bu ruha, ‘Medine’ /İslam Milleti doğmuş oldu.

Bu yüzden Ensar, Muhacirlerin izzeti nefsidir.

Anadoluy’a alperenler bu ruhu taşıyınca, Anadolu’nun nefsi bu ruha Ensar olup Türk Milleti/İslam Milleti, ‘Medine’mizden tevarüs eden Anadolu’da doğmuş oldu.

”Hicret” bir mekansal yer değiştirme ve bir göçten ibaret değildir. ‘Hicret’ insanın bu dünyaya ayak bastığı andan itibaren ana yurduna, ruhuyla bedeniyle nefsiyle bütün bir varlığıyla bitimsiz yürüyüşünün adıdır.

Dünya bizim için bir yurt değil yalnızca bir konak yeridir. ‘Medine’ Ana yurda hicret edenlerin güven içinde konakladıkları bir kervansaraya benzer. ”Medine” tıpkı kervansaraylar gibi kervanın (İslam Milletinin) kurda kuşa yem olmaması, her anlamda güven içinde Hicretini tamamlaması için kurulmuştur.

Kervanımıza (aziz İslam Milletine) kurtlar-çakallar (Ehli küffar) dalıp parçalayıp dağıttığı ve birçok ”Medine’ mizden tevarus eden kervansarayımızı yıktığı günden beri ”Medine”miz ve ondan tevarüs eden kervansaraylarımızda toparlanma ve yürüyüşümüze devam etme çabamızı canhıraş bir şekilde sürdürmekteyiz.

Ehli küffar tarafından dağıtılarak adına suriye denilen Şam/Halep kervansaraylarımızın ahvalinden dolayı, kervanımızın(İslam Milletinin) bir parçasını, kendini yeniden inşaa aşamasındaki Türkiye denilen ”Medine”mize hicretinden daha doğal ne olabilir ki…!?

Bizim Suriyeli kardeşlerimize ”Ensar” olmamızdan daha doğal ne olabilir ki…

Bu aynı zamanda kendi doğamız üzerinde dirilişimizinde bir emaresidir.

Bizim/ aziz Türk Milletinin/İslam Milletinin dirilişinden elbette çakallar rahatsız olacaktır.

Dikkat edilmesi gereken bir husus var ki o da şudur; Suriyeli muhacir kardeşlerimiz içinde onların kılığında, hem esed rejminin ajanları var, hem  küresel güçlere ajanlık yapan bir çok irrasyonel unsur var. Bunların amaçlarından biride, suriyeli kılığında olaylar çıkarıp muhacir/ensar, bütünleşmesi ve bu bütünleşmeden doğacak yeni bir ruhu sabote etmekdir.

”Olay çıkaran suriyeliler linç edilmek istendi” türünden manşet atanlar, bu çakallığın bilerek veya bilmeyerek bir parçası olmaktadır.

İçimizdeki GDO’lu hamaset sahiplerinin bu tür provakasyonlara teşne olacağı aşikardır.

İşimiz kolay değildir, çünkü biz aziz Türk Milleti dünyanın kalbinde muhkem edilmenin ağır sorumluluğu altındayız vesselam…