Dünyanın iki kutuplu olduğu yıllarda Türkiye seçimini Batı bloğundan yana yapmıştı. Özellikle 70’li yıllarda ideoloji zirve yapmış, sağ sol çatışmaları had safhaya ulaşmıştı. O zamanlar solcular için sağcılar tarafından söylenen şu sloganı çok fazla duyardık: “Komünistler Moskova’ya!”
Batılılar bütün kötülüklerin kaynağı olarak Moskova’yı gösterirdi. Solcular için ise bütün yanlışların kaynağı Amerika idi. Moskova taraftarları “komünist”, Amerika taraftarları ise “faşistti”. İki yanlış dünya arasında, yanlış ideolojilerin etkisiyle binlerce gencimiz hayatını kaybetti. Komünistliğiyle bilinen bazı meşhurlarla karşılaştığımda komünizm hakkında ne düşündüklerimi sorduğum zaman “Ne komünizmi, ben hiç komünist olmadım ki” cevabını alınca ağzım açıkta kalmış ve “Yahu gerçekten komünistler kimlerdi?” diye sormuştum. Kendini komünist görüp uğrunda ölen gariban gençlerden başka kimse kalmamış ortalıkta.
Çocukluk, gençlik yıllarında Doğu’nun da, Batı’nın da tarafında yer almamış birisi olarak, komünizm çöktükten yıllar sonra Moskova’ya giderken geçmiş yıllar hafızamdan bir film şeridi gibi geçti. Rusya’ya gideceğimi bilen arkadaşlar “Eskiden komünistler Moskova’ya derdik; herhalde bunu tersine çevirmek için gidiyorsun” diye espri yaptılar.
MOSKOVA’DA OLMAK
Bütün bu kirli ve eski bilgiler ışığında, merak içinde Moskova havaalanına indim. İlk sürpriz: Vizemizde sorun var; Büyükelçilikten bir yazının gelmesi için beklememiz gerekiyor. Herkes gidiyor; havaalanında yalnız kalıyoruz. Birkaç nakıs teşebbüste bulunuyorum, ancak görevlileri ikna edemiyorum. Arkadaşlarım “Ufak bir ‘iyilik’ yapsan buradan hemen geçeriz” diyorlar.
Geç de olsa elçilikten yazı geliyor ve havaalanından ayrılıyoruz. “Otele ne kadar zamanda varabiliriz?” diye soruyorum uzun yılladır Moskova’da yaşayan arkadaşıma. “Hiçbir şey söyleyemem, trafiğe bağlı. Moskova’nın trafiği büyük problem” diyor.
Dediği gibi oluyor, otele varmamız saatler sürüyor. Geniş caddelere rağmen yollar araçlarla dolu. Geniş caddeler, düzenli binalar herhalde merkezî planlamanın başarısı olsa gerek. Bazen caddeden ayrılan araçların kaldırımlarda bekleyen yayaların önünde durması dikkatimi çekiyor. “İnsanlar otostop mu çekiyorlar?” diye sorduğumda, hayır cevabını alıyorum. Moskova’da taksi sayısının yok denecek kadar az olduğunu, o nedenle özel araçlarında taksi gibi çalıştığını söylüyorlar.
Otelimiz merkezin biraz dışında; o yüzden yol uzun sürüyor. Otelin yakınında büyük bir pazar yeri var. Kapalı ve önünde polis arabaları duruyor. Arkadaşımız “Burası Çerkez pazarı idi, kapatıldı” diyor. Güvenlik nedeniyle polisler bekleme yapıyor. Bu pazarda Türkiye’den getirilen ürünler satılıyormuş, aniden kapatılmış ve çok sayıda insan mağdur olmuş.
Moskova, Moskova nehrinin kenarında kurulmuş tarihî bir şehir. Rusya Federasyonunun başkenti. Nüfusu 10 milyon civarında. Çok sayıda tarihî eseri bünyesinde barındırıyor. Biz orada iken başkent oluşunun 800. yılı kutlamalarına hazırlanıyordu. Bir dönem Çar Petro (Deli Petro) başkenti Sen Petersburg’a taşımış; ancak daha sonra tekrar Moskova başkent olmuş. Konuştuğumuz Azerî profesör bu şehirde yaklaşık 2 milyon Müslümanın yaşadığını söylüyor. Biz Türkler buraya Ruslardan önce gelmiştik. Yani Moskova’yı biz kurduk; Ruslar sonradan geldiler. Şehirde Rusların dışında Tatarlar, Azeriler, Ukraynalılar gibi azınlıklar da yaşıyor.
KIZIL MEYDANDA KREMLİN SARAYI
Moskova’nın kalbi Kızıl Meydan ve Kremlin Sarayı. Moskova’ya gelenler buraları görmezlerse Moskova’yı görmüş sayılmazlar. Moskova nehrinin kenarında kırmızı renkli surlar, kaleler ve burçlarla Kremlin gerçekten göz alıcı. Kremlin aynı zamanda Rusya Devlet Başkanının makamı. O zaman Putin Devlet Başkanı, Medvedev Başbakandı. Sonra yer değiştirdiler. Son durum: Şu anda tekrar Putin Devlet Başkanı, Medvedev Başbakan.
Bu ikili Rusya’yı yeniden toparlayıp dünya gücü haline getirdiler. Eski KGB ajanı Putin gerçekten Rusya’da büyük başarılara imza attı. Şu anda Başbakanlık makamında Medvedev oturuyor. Başbakanlık makamı Moskova nehrinin kenarında kocaman beyaz bir bina. Nehrin üzerinden çekim yaparken Rus polisi uyarıyor, “Buradan çekim yapamazsınız” diyor. Mecburen çekimden vazgeçiyoruz.
Sol tarafta Moskova’nın en eski ve büyük oteli Ukrayna Oteli, dev binalar ve piramit kubbeleriyle karşımızda duruyor. Otelin lobisinde bir Moskova maketi sergileniyor. Moskova’yı bütün olarak görmek açsından iyi bir proje.
Renkli kilise kubbeleri adeta bir tablo gibi duruyor. Çok sayıda sembol eser var. Buradaki kiliseler Batıdakilere benzemiyor. Mimarî olarak iç ve dış süslemeleri çok farklı. Bu eserler Ortodoks Hıristiyanlığın şaheserleri olsa gerek. Bilemiyorum, Kızıl Meydan adını bu eserlerden mı aldı, yoksa komünistler için ayrı bir anlamı var mı? Hattâ bizde kırmızı komünistlerin rengi diye trenlere mavi tren dendiğini hatırlıyorum. O dönem insanlar renkler üzerinden sınıflandırılırdı. Aşırı solculara “kızıl komünist”, dindarlara “yeşil komünist” denirdi. Solcuları anladım, ancak dindar Müslümanlara niye yeşil komünist denirdi acaba? Hadi yeşil Müslümanlığı tanımlamak için uygun bir renk, ancak komünizm de neyin nesi oluyordu? Yoksa dindar Müslümanların da sosyal adaleti savunmaları, sosyalistlerin sosyalliğiyle bir benzerlik mi arz ediyordu?
ZAFER MEYDANINDA ŞEHİTLİK CAMİİ
Moskova’da büyük meydanlar ve parklar var. Bunların başında Zafer Meydanı geliyor. Sovyetler döneminde komünizmin şov mekânı idi, burası. Parkın ortasında yüksek bir anıt var. Anıtın yanında bir kilise ve arkasında sergi sarayı bulunuyor. Parkın arka tarafında eski askerî araçların sergilendiği bir açık hava müzesi var. Açık hava müzesinin yanında Şehitlik Camii bulunuyor. İkinci Dünya Savaşında ölen Müslüman askerlerin anısına yapılmış. Yüksek bir tepede bulunan cami çok uzaklardan görülebiliyor. Yeni yapılan camiler içinde bugüne kadar gördüğüm en güzel camilerden bir tanesi. Dışarıdan, gerçekten çok zarif gözüküyor. Minare ve kubbeleriyle birazcık Mevlâna türbesini andırıyor. Etrafında ağaçlı güzel bir park bulunuyor.
Cami bir külliye mantığıyla düzenlenmiş; içinde Kur’an kursu ve küçük bir satış yeri de bulunuyor. Satış yerinde tesbih, seccade ve kitaplar satılıyor. Kitapların bir kısmı camiin imamı tarafından yazılmış. İmamla tanışıyoruz. Dolu ve münevver bir adam. Birkaç kitabını alıyorum. Camiin dışındaki bahçede Ramazan çadırı kuruluyor. Akşam iftarı bu çadırda yapıyoruz. İftar edenlerin çoğunluğu genç. Moskova Müftü Yardımcısı Mustafa Bey Türkiye’deki geleneği buraya da taşımış. Bu güzel gurbet ortamı beni heyecanlandırıyor. İftar sonrası gençlere bir konuşma yapıyorum.
Moskova’da sadece Şehitlik Camii yok. Onun dışında 4 cami daha var. Olimpiyat Stadyumunun yanında müftülüğün yanında Merkez Camii bulunuyor. Burası da külliye tarzında; Müftülük, cami ve bir satış yeri var. Markette gıda maddeleri satılıyor. Müftülüğün bahçesinde masaların başında hoca benzeri adamlar oturuyor, gelenlere dua ediyorlar. Dua karşılığı bağış alıyorlar. Bu durum biraz tuhaf geldi bana. Sonra bu durumu Müftülüğün içinde de gördüm. Sorduğumda Müftülüğün giderlerinin bir kısmının böyle karşılandığını söylediler. Devletin herhangi bir yardımı söz konusu değilmiş. Çok sayıda yaşlı teyzenin de bahçede dua için beklediğine şahit oldum.
Cuma namazında her yer doluyor, cemaat dışarı taşıyor. Camiin yetersizliği nedeniyle 5 bin kişilik yeni bir camiin yapımına başlanmış, inşaatı devam ediyor. Moskova Müftüsüyle tanışıyoruz. Görkemli bir adam. Beyaz cübbesi ve sarığıyla daha da heybetli görünüyor. Moskova Kitap Fuarının bahçesinde konuşmasını dinlemiştim. Çok sayıda insanın kendisini dikkatle dinlediğine şahit oldum. Moskova’da bir de Şiîlerin camii bulunuyor. Birkaç minaresi olan bahçe içinde güzel bir külliye.
Olimpiyat Stadyumunun ve Müftülüğün karşısında ortasında göl olan Katerina parkı şehrin ortasında nefeslenme mekânı. Çok sayıda insan yürüyüş ve spor yapıyor bu parkta. Göldeki ördekler parka ayrı bir renk katıyor.
MOSKOVA CADDELERİNDE
Geniş Moskova caddelerinde renkli tabelalar görüyorum. Binalar ışıksız ve kapalı duruyor. Bu mekânlar kumarhane imiş. Ancak âni bir kararla Putin tarafından kapatılmış. Böylece şehir merkezini kumar illetinden kurtarmış. Moskova’da yaşayanlar kumarın dışında alkolün de büyük bir problem olduğunu söylediler. Belki bir gün kumarda olduğu gibi alkol illetine de bir çözüm üretirler.
Kızıl Meydan artık kapitalizmin meydanı. Kremlin’in hemen yanında lüks alışveriş merkezi Batıdakilerini aratmıyor. Bütün lüks markaları burada bulabilirsiniz. Güzel bir tarihî binayı modern alışveriş merkezine çevirmişler. Sembolik eşyalar için Arbat çarşısı görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Türk olduğunuz anlaşılınca çok sayıda hanutçu sizi Türkçe olarak alışverişe davet edecektir.
Moskova caddelerinde çok sayıda limuzin ve lüks araç var. Moskova’nın dünyanın en pahalı şehri olduğunu ve çok sayıda zengin insanın burada yaşadığını söylüyorlar. Uzun yıllar burada yaşayan Türk akademisyene bu çelişkili tabloyu nasıl yorumladığını soruyorum. “Sovyetlerin çökmesinden sonra toplum büyük bir karışıklık yaşadı; ancak kısa zamanda toparlandılar. Çünkü bu toplumun en önemli özelliği çok okumaları. O nedenle her türlü sıkıntının altından hızlı bir şekilde çıkabilirler” diye yorumladı.
Moskova Kitap Fuarını geziyoruz. Uluslararası bir fuar diye ifade ediliyor. Ancak daha çok eski Sovyet devletlerinin standlarını görüyoruz. Rusya Müslümanlarının da yayıncıları katılmışlar. Dergi çıkaran bir yayıncıyla sohbet ediyoruz. Bana dergilerden hediye ediyor. Dikkat çekici bir durum: Ruslar ve Çinliler, alfabe farklılığına rağmen hemen hemen bütün kitap fuarlarına katılıyorlar.
ÜLKELER SERGİ PARKI
Sovyetler Birliğinin başkenti ünvanı bazı sorumlulukları da beraberinde getirmiş. Bunun bir örneğini Ülkeler Sergi Parkında görmek mümkün. Her Sovyetin bir sergi binası var. Özbekistan, Kazakistan, Ermenistan gibi her ülkenin bir pavyonu var. Uzun zamandır bu binalar kullanılmadığı için eskimeye yüz tutmuş. Park, havuz ve yeşil alanlarla kaplı. Dinlenmek için iyi bir mekân. Ayrıca çok sayıda kehribar satıcısı da satış yapıyor. Kehribarın her çeşidi size göz kırpıyor. Hangisi kaliteli, hangisi sahte, anlamak için uzman olmak gerek. Pazarlık yapmadan sakın almayın. Sonunda ne kadar kazıklandığınızı anlamanız mümkün değil.
Moskova Üniversitesi çok görkemli bir binaya sahip. Üçlü piramit şeklinde yükselen burçlarıyla dikkat çekiyor. Üniversitenin önündeki caddede matruşka satıcıları bulunuyor. Rengârenk matruşkalar güzel tablolar ortaya çıkarıyor. Rus toplumu da matruşkalar gibi katmanlı gözüküyor. Anlamak için uzun zamana ihtiyaç var.