Moğolistan günlükleri: Bozkırın çocukları-2

Abone Ol

31 Ağustos Pazar 2014

ULAN BATUR

Sabah otelde sade bir kahvaltı yaptıktan sonra saat 11 00’de randevu veren TİKA yetkilileriyle görüşmeye gidiyoruz. Koordinatör Ekrem Bey tarihçi ve Moğolistan konusunda uzman. TİKA görevi nedeniyle araziyi de iyi biliyor. Plan program yapmaya çalışıyoruz. İsimler, yerler havada uçuşuyor. Mekânların isimlerinin Moğolcası, Türkçesi vs. Moğolistan şartlarında özellikle ulaşım sıkıntısı nedeniyle gerekli yerlere ulaşmanın zorluğundan bahsediyor. Ben “İnsanın yaşadığı ve ulaşabileceği her yere ulaşabileceğimizi yeter ki doğru bilgiye sahip olalım.” diye ilave ediyorum. Rehberimiz Erke ulaşım sıkıntısı olmayacağını ifade ediyor. Güney Kore’den aldığı bir aracı bütün bu zorlu bozkırları geçerek Kazakistan’da sattığını onun için güzergâhı çok iyi bildiğini ulaşımı dert etmemiz gerektiğini vurguluyor. TİKA yetkililerinin yanından moral bozukluğu içinde ayrılıyoruz. Görüntü yönetmenimiz Kamil ‘’Dünyanın birçok zor coğrafyasında çalıştık burada da işleri hallederiz’’ diyerek bana moral vermeye çalışıyor. 20 gün boyunca dolaştığımız vahşi bozkırlarda yol bulmanın ve ilerlemenin ne kadar zor olduğunu anlıyoruz. Bütün zorluklara rağmen mutlu, huzurlu ve başarılı çalışmalar yaptığımızı bilmenizi isterim.

ULAN BATUR TARİH MÜZESİ

TİKA şehrin merkezinde, parlamento binasının yakınında bulunan çok katlı bir iş merkezinde. Daha sonra şehir turu yapmak üzere yola çıkıyoruz ama trafik dolaşma fırsatı vermiyor. Zaten şehirde de görülecek çok yer yok. Tarih Müzesi’ni ziyarete gidiyoruz. Ancak gittiğimiz bina kapalı ve taşındık tabelası var. Tekrar sorarak müzenin yerini öğreniyoruz. Çok büyük bir müze değil. Giriş katta Moğol Tarihinin ana unsurlarını anlatan eserler ve haritalar sergileniyor. Taş kabartmalar, heykeller binlerce yıllık tarihe ışık tutuyor. Sayısı az ama tarihçiler için çok önemli eserler olduğunu düşünüyorum.

Bir bölümde Moğolistan’da Türklere ait eserler yer verilmiş. Bu bölüm TİKA tarafından yapılan kazılarda çıkarılan eserlerden oluşmuş. Çok sayıda eser var. Tonyukuk abidesi de bu müzede bulunuyor. Ayrıca balbal örnekleri, günlük hayatta kullanılan kap kaçaklar ve mücevherler sergide yerini almış. Türkiye tarihine sahip çıkmak açısından çok güzel bir iş yapmış. Bunu ifade eden müzede iken şahit olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. Müzede Türk bölümünde dolaşırken bir Moğol rehber batılı turistlere bu bölümdeki eserleri de anlatıyor. Türklerin Moğolistan dönemi eserleri diye anlatırken turistin birisi “Türkler Osmanlı devletinden gelmiyor mu burada ne işleri var?” mealinde bir soru sordu. Rehber Türkler’in daha eski dönemlerde bu bölgede yaşadığını ve bu eserlerinde onlardan kalma olduğunu ifade etti. Bu diyalog bile bu çalışmanın tarihimizin anlaşılması açısından ne kadar anlamlı ve önemli olduğunun bir göstergesi.

Türk eserleri bölümünü bitiriyor ve üst kata çıkıyoruz. Burada Moğolistan’da giyilen yöresel kıyafetler sergilenmiş. Ülkede yaşayan 20 kavme ve boya ait kıyafetler muhteşem bir tablo oluşturuyor. Bu kavimlerden birkaçını Türkler oluşturuyor. Mankenlere giydirilmiş her bir kıyafet sanatın zirvelerine sahip. Renkler ve desenler göz kamaştırıyor. Bu ıssız bozkırlarda bu kadar zarif işler çıkarmak insanın yeni ve güzel şeyler yapmakta ne kadar mahir olduğunun işareti aynı zamanda. Üst kata çıkarken merdivenin başına kocaman bir Cengiz Han tablosu asmışlar. Cengiz Han fotoğrafıyla bile “Buraların hâkimi benim ayağınızı denk alın” diyor. Müzeyi az sayıda batılı turistler ziyaret ediyor. Az olmakla beraber Moğollara da rastlamak mümkün.

Müzeden çıkışta iki genç adam ellerinde tablolarla bizi karşıladılar. Kendi çizdikleri eserleri satıyorlar. İçerideki güzel sanat eserlerinin etkisi ile midir nedir. Sanata katkı babından Moğolistan bozkırlarını anlatan iki eseri satın alıyorum. Tablolarda Moğol bozkırlarında koşan özgür atlar resmedilmiş.

KOMÜNİZM DÖNEMİNDEN KALMA BİR ANIT

Günü tamamlamadan önce şehri yüksek bir tepeden görmek istiyorum. Bir şehri yüksek bir tepe, dağ, kule vs görmeden geneline hâkim olmanız mümkün olmuyor. Detaylar insana daha çok bilgi verirken, geniş görünüm hacim hakkında, bölge ve coğrafya hakkında insanı fikir sahibi yapıyor. Tuul Nehri’nin güney tarafında yüksek bir tepeye komünizm döneminden kalma üzerinde halkı temsil eden resimlerin olduğu büyük bir anıt olduğu yere gidiyoruz. Bu anıta ulaşmak için yüzlerce basamaklı merdivenlerden tırmanmanız gerekiyor. Dinlenmek için ara duraklar yapmışlar. Anıtın olduğu yerden şehir ayaklarınızın altında kalıyor. Ulan Batur dağların yamacına sığınmış çarpık yapılaşmaya örnek verilecek bir görünüm arz ediyor. Bu kadar uçsuz bucaksız arazi de bu küçük vadiye sıkışmak için aklın sınırlarını zorlamak gerek. İnsanoğlu işte böyle bir yaratık hem çok bir araya gelmeyi sevmez hem de birbirinden asla vazgeçmez.

Güneş batmak üzere iken yeni açılan yoldan trafiğe takılmadan otele doğru yol alıyoruz. Farklı görünümlü bir bina dikkatimi çekiyor rehbere soruyorum Çinliler tarafından yapılan spor salonu olduğunu söylüyorlar. Nehir üzerinde dar girişli bir köprü de Japonlar tarafından yapılmış ve yüzyıl garantisi varmış. Bu geniş ülkeye Çinlilerin, Japonların, Rusların ilgisi büyük. Hatta Japonlar bir bölgeyi teknoloji şehri yapmak için istemişler ancak Moğollar kabul ülke güvenliği nedeniyle kabul etmemişler.

Açık pencereden gelen hafif rüzgâr akşamın serinliğinde sonbaharın davetçisi olarak ortamı serinletiyor.

1 Eylül Pazartesi 2014

ULAN BATUR

Moğolistan’da okullar 1 Eylül’de açılıyor. Moğolistan nüfusunun yarısının yaşadığı şehir Ulan Batur yazın köye ve yaylara gidenler nedeniyle biraz sakinliyormuş. Okullar açılınca yaylacılar ve köye gidenler geri geldiği için trafik keşmekeşi daha da fazlalaşıyor. Akşamdan aldığımız uyarıya rağmen sabah rehber zamanında gelemediği için yakın bir yerde olduğunu, benim parlamento binasının bulunduğu yere doğru yürümemin daha kolay olacağını söylüyor. Öyle yapıyor meydanın yakınında buluşuyoruz. Meydana giderken Marko Polo heykelinin önünden geçiyorum.

HALİFE OSMAN CAMİİ

Bu gün Kazakların Bayan Ölgi’den sonra en çok yaşadığı bölgeden geçip Tonyukuk kitabelerinin bulunduğu mekâna gideceğiz. Burası Ulan Batur’a bağlı 5.000 kadar Kazak Türkü’nün yaşadığı Nalayıh kasabası. Kasabanın toz toprak içinde yollarından ilerlerken yüksekçe bir tepenin üzerine kurulu minareli camii dikkatimizi çekiyor. Bu camide de Anadolu Türklerinin izini görmek bizleri fevkalade mutlu ediyor. Halife Osman Camii ve yanındaki Kur’an Kursu Konya Dost Eli Derneği, Bakırköy Müftülüğü ve TİKA’nın destekleriyle yapılmış. Caminin açılışı o zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılmış. Camii bir bahçe içinde şık bir mescit boyutlarında. Caminin görevlisi bizi görünce seviniyor ve buranın hikâyesini anlatıyor. Moğolistan’ın en büyük camisi olduğu söyleniyor ancak İstanbul’un camileriyle sakın karşılaştırmayın. Sebep olanlardan Allah razı olsun. Türkiye den binlerce km uzakta bu manevi mekan. Sembolik değeri daha önemli diye içimden geçiriyorum. Câminin önünde küçük bir avlu karşısında da bir Kur’an kursu yapılmış. Camilerin yanına Kur’an Kursu yapılması en az camii kadar önemli. Geleceğin din adamları yetiştirilirken bir taraftan da camii için görevli ve cemaat hazırlanmış oluyor. Caminin alt katında abdest haneler var. Girişin yanında bir ofis var. Genç bir adam bilgisayarın başında oturuyor selam veriyoruz Türkiye’ den geldiğimizi ve camiyi gezmek istediğimizi söylüyoruz. Memnuniyetle diyerek hem yol gösteriyor hem de bilgi veriyor. Caminin içi güzel tezyin edilmiş. Tek kubbeli, direksiz bir şekilde yapılmış. Kur’an Kursu’nda 20 öğrenci eğitim görüyor.

Caminin hemen önünde bulunan alan bahçeye dönüştürülmüş. Burası için önemli çünkü Moğollarda sanıyorum ağaç kültürü yok. Bütün dağlar hemen hemen ağaçsız. Bir arkadaşım bu durumu Kazaklara mal ederek “kazakların olduğu yerde orman olmaz” diye sözün olduğundan bahsetti. Galiba bu durum sadece Kazaklar için değil Moğollar içinde geçerli. Yine toprak yollardan ilerleyerek asfalt kaplı ana yola çıkıyoruz.

BİLGE VEZİR TONYUKUK

Ulan Batur’dan Tonyukuk anıtlarının bulunduğu yer 60 km. Yolun 50 km ana yolla devam ediyor geriye kalan 10 km kadar bölümü inşaat halinde TİKA tarafından yaptırılıyor. Yol sapağında büyük tabelada Türk, Moğol bayraklarının yanı sıra TİKA ve Moğol bir kurumun Flamalarını görüyoruz. Moğolistan dağlarında Türkiye bayrağının dalgalanması insana mutluluk veriyor. Yoldan toprak yola sapıyoruz. Her yer toz duman yoğun bir İnşa çalışma sürüyor. Onlarca iş makinesi ve kamyon tozu dumana katarak Moğol dağlarında Bilge Vezir Tonyukuk’a gidişi kolaylaştırmak için hararetle çalışmayı sürdürüyor. Kış gelmeden bu çalışmanın biteceği söyleniyor.

Tozlu toprak yollardan koyun, keçi ve at sürülerinin arasından ilerleyerek anıtların olduğu yere varıyoruz. Demir çitlerle çevrili içerisinde Bilge vezir Tonyukuk’un yazdığı ve Türk tarihine ışık tutan üzeri yazılı iki anıt taş. Yan tarafta bir kaç yatık üzeri desenli taşlar var. Buranın koruma altına alınması çok önemli bir çalışma. Bir hayli tahribat olmuş. Anıtların üzerlerinde yukarıdan aşağıya yazılarda da tahribatlar göze çarpıyor.

Girişteki tabelada üç dilde Türkçe, Moğolca ve İngilizce açıklamalar var.

Yol asfaltlanarak açılınca buranın daha çok ziyaretçisi olacak. Etrafta bazı sosyal alanlarının yapılması gelenlerin kalış süresini uzatır.

Gelecek yazıda size bilge vezir Tonyukuk’tan söz edeceğim…