Türkiye son yıllarda ekonomik ve siyasi açıdan kaydettiği ilerlemeyle, hayata geçirilen dev projelerle ve elde edilen başarılarla İslam coğrafyasına örnek olmayı sürdürüyor.
Fakat özgürlüğe susamış bölge gençlerine ilham verirken bizim de o coğrafyanın farklı yerlerinde yaşanan acı ve tatlı deneyimlerden almamız gereken dersler var.
Örneğin, Mısır’da darbeye giden süreçte yaşanan olayları iyi analiz etmeliyiz.
Sahadaki irili ufaklı aktörlerin ortaya koyduğu tavırları ve söz konusu tavırların darbe planlarının olgunlaşmasına katkısını görmeliyiz.
Çünkü aynı oyunlar benzer sonuçlar almak için farklı şartlara uyarlanarak oynanabiliyor.
Karşı devrimci toplum mühendisleri, Mısır’da darbeye giden yolun taşlarını döşerken birçok kesimi kullandı.
Fakat en hazini Mübarek’in devrilmesine katkıda bulunan demokrasi yanlılarının kullanılmasıydı.
Kiminin Müslüman Kardeşler ile görüş ayrılığı vardı.
Kiminin ise kişisel hesapları.
Bu arada bazılarının da Müslüman Kardeşler’in ve Mursi’nin hatalarına samimi ve kendilerince haklı eleştirileri bulunuyordu.
Onların bu görüş ayrılıkları, kişisel hesapları ve samimi eleştirileri Müslüman Kardeşler’i ve Mursi’yi şeytanlaştırma operasyonunda ustalıkla kullanıldı.
Kullanılmaları için darbecilerle aynı görüşe sahip olmaları ve işbirliği yapmaları gerekmiyordu.
Yazıp çizdiklerinin ve açıklamalarının – doğrudan olmasa bile – darbecilerin planlarına hizmet etmesi yetiyordu.
O süreçte Müslüman Kardeşler’i ve Mursi’yi yıpratma operasyonunun değirmenine su taşıyan Arap Baharı yanlısı birçok kişi yaptığı işin ilkesel ve ahlaki bir tavır olduğuna inanıyordu.
Mısır’dan Türkiye’ye dönecek olursak…
Referandumda yüzde 50’ye ciddi şekilde yaklaşan “Hayır” oyları 2019’a yönelik planlara ilham vermiş olmalı ki bir yandan 16 Nisan öncesi sağlanan birliktelik korunmaya çalışılırken diğer yandan Erdoğan cephesinden birkaç puanlık da olsa oy koparma uğraşı tüm hızıyla sürüyor.
Cemaatleri küstürme ve AK Parti’yi destekleyen farkı grupları birbirine düşürme çabaları dikkat çeker hale geldi.
Bir başka çalışma da küskünlerin ve kırgınların sayısını artırma yönünde.
AK Parti’ye ya da Erdoğan’ın bizzat kendine hangi nedenle olursa olsun kızan veya bir şekilde kızması sağlanan kişinin azılı darbe karşıtı olması, asla CHP’ye oy vermeyecek bir çizgide bulunması, FETÖ’yle ve PKK’yla mücadeleyi desteklemesi önemli değil.
Erdoğan karşıtı cephe için şu an önemli olan Erdoğan’a oy veren bir kişinin daha önümüzdeki seçimde ona oy vermeyecek olması.
Bu nedenle AK Parti’ye ve Erdoğan’a haklı ya da haksız eleştirileri olan herkesin üzerine oynuyorlar.
İlkeli ve ahlaki davranarak her türlü haksızlığa ve yanlışa tepki göstermek övgüye layık bir tavırdır.
Fakat önünüze tepki göstermeniz için sürekli bir şeyler konulmaya başlamışsa orada durup düşünmeniz gerekir.
“Acaba algı operasyonuna alet mi oluyorum?” sorusunu kendinize sormalısınız.
Kimse sizden ilkesiz olmanızı veya ahlaki duruşunuzu kaybetmenizi istemiyor.
Mursi’nin devrilmesinden sonra eleştirecek bir Mursileri dahi kalmayan Mısırlılar gibi olmak istemiyorsanız biraz daha basiretli hareket edin yeter.