Birkaç gündür ortaya çıkan tartışmalı sınav soruları üzerinden Kimileri gerilirken, kimileri seviniyor, kimileri ise her zaman olduğu gibi fırsatı ranta dönüştürme telaşıyla heyecan içinde bekliyor.
Bu heyecanlı zevat ya at izinin it izine karıştığı bir ortamın peşinde ya da mevcut at izi it izi durumunu muhafazaya çalışıyor.
Aslında bu ve buna benzer sakat sorulardan hareketle Türkiye’de eğitim müfredatının ve ders kitaplarının baştan sona yenilenmesinin zarureti konuşuluyor olmalıydı.
Talim Terbiye Kurulu tarafından kabul edilerek ders kitaplarına girmiş bir konu hakkında sorulan sorular sebebiyle, soruyu hazırlayanları günah keçisi ilan etmek ne vicdanidir ne de ahlaki…
Sivrisineklerle uğraşmak yerine bu sivrisinekleri oluşturan sebeplerin yani müfredatın neden değişmediği ve ders kitaplarının neden hala eskisi gibi durduğunu tartışmamız gerekmektedir.
Doğrusu da budur, gerisi teferruattır.
Dikkat edin, Türkiye’de epey zamandır medya veyahut sosyal medya üzerinden yürütülen algı operasyonları birkaç gündür bu sorularla yeniden hortlatılmaya çalışılıyor.
Bu algı operasyonları, bizlere asıl bakmamız gereken şeyi ve yeri, değişmesi gereken kitapları ve değişmesi gereken müfredatı unutturup mevcudun devamını hedefliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla müfredatın ve ders kitaplarının değiştirilmesi, yenilenmesiyle ilgili sözleri de bu kısır döngüyle birlikte ya unutturulmakta veyahut kasıtlı olarak yok kabul edilmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın acilen eğitim müfredatlarını ve ders kitaplarını tamamıyla gözden geçirmesi mecburiyeti ortadadır.
Bu konunun çeşitli sebeplerle sürekli ileri tarihlere ertelenmeye çalışılması belli ki jakobenlerin ve derin devletin son direnme noktasını kaybetmeme gayretidir.
Çünkü biliyorlar ki, her şeyi değiştirsek bile eğitim ve öğretim sistemini, ders müfredatını ve ders kitaplarını millîleştiremezsek gelecek adına, gerçek anlamda bir değişim ve gelişimden bahsedebilmemiz mümkün olamayacaktır.
AK Parti hükümetinin 14 yıllık icraatlar serüveninde ilk el atması gereken meselenin bu olması gerekirken, bugün bile bu konuyu tartışamıyor olması tuhaf değil mi?
Bir başka açıdan, Cumhurbaşkanı’na rağmen eğitim müfredatı ve ders materyallerini tartışmaya açmayan zihniyet; sınav, soru, test, özel ders, özel kurs, pahalı ve gereksiz yayın piyasasının rantını yiyenler olmasın sakın.
Tam da dershanelerin kapandığı bir zamanda, özel yayınevlerinin deneme sınavlarının gereksizliği, Milli Eğitim Bakanlığı’nın zaten her isteyen İl müdürlüklerine ücretsiz deneme sınavı gönderdiği, öğrencilerden para toplamanın yasak olduğu, ‘FETÖ’cülerin Reis’i tirana benzeten’ sorusu üzerinden tartışmaya açacaktık ki, özel dershane baronlarının işaretiyle “Atatürk’ün partisi CHP’ye oy verin” sorusu gündeme getirildi ve asıl gündem baltalanmış oldu.
Böylelikle müfredat tartışması bir başka bahara kaldı.
Ama bilin ki, Sayın Maarif Vekâleti mensuplarımız;
Müfredatın ve ders kitaplarının yenilenme işini, sırf “Bizim çocuklar yapıyor” diye özel kurs ve yayınevlerinin ve ortak oldukları bürokratların konforu, menfaati veyahut rantı için sümen altı yapmanız insafsızlıktır.
Milli Eğitim Bakanı ve onun müsteşarı bu tarihi sorumluluklarının farkındalar mı bilmiyorum ama İdrakimize ve öğrencilerimize giydirilmiş deli gömlekleri olan milli eğitim müfredatı yenilenmezse bu tarz soruların önlenebilmesi mümkün olamayacaktır.
İşte İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders müfredatı olduğu gibi ortada. Tarih öğretmenleri bu dersi yüzü kızarmadan anlatamıyor. Öğrenciler “İşte yalancı geldi.” diye söylenip duruyor. Öğretmenler “İşin aslı şöyle ama siz böyle bilin, sınavda sorular böyle çıkacak” diyerek ders anlatıyor.
Son söz yerine Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın “Bir ülkenin eğitim programları ya da müfredatı, o ülkenin sadece eğitime bakışını değil, aynı zamanda zihniyetini, nasıl bir birey ve toplum istediğinin yol haritasını da ortaya koyar.” sözünü hatırlatarak bitirelim…