Dün öğretmen adaylarımızın KPSS serüveni başladı.
Genel Yetenek, Eğitim Bilimleri peşinden de alan sınavına girecek öğretmen adaylarımıza başarılar diliyoruz.
Dileriz ki emeklerinin karşılığı puanları alırlar ve öğretmen olarak ülkemize hizmet etmeye başlarlar diyeceğim ama diyemiyorum.
Çünkü üniversiteyi bitirmek yetmiyor onlara artık. Önce genel yetenek sınavına girecekler. O da yetmiyor. Eğitim Bilimleri sınavı. O da yetmiyor ve en önemlisi de mezun oldukları alandan sınav var. Onu başarıyla geçtiniz diyelim. Bir puanınız oluştu. Artık puanınıza ve alan kontenjanınıza göre atanmanız gerekiyor değil mi?
Yok diyor Milli Eğitim Bakanlığı!
Bunların hepsinden de başarılı olsanız mülakat sınavına gireceksiniz. Oradan da bir puanınız olacak. Bu sınav nasıl olacak?
İller komisyon kuracak, adaylar tek tek mülakata alınacak ve aşağıda verdiğim soru örneklerine benzer sorulara verdikleri cevaplara göre atama puanı oluşacak.
‘1.Başarılı olamayacağını düşünen bir sınıfa veya öğrenciye, öğrenilmiş çaresizlik düzeyinde olan sınıfa nasıl davranırdınız?
İçsel zekâyı tanımlamış ve bu zekâya sahip öğrenciniz olsa ne yaparsınız? Neler önerirsiniz?
İnterneti eğitimde nasıl yararlı şekilde kullanabiliriz?
Öğrencilerin kişiler arası ve sosyal gelişimini nasıl sağlarsınız?
Eğitimin, bireyin gelişimi üzerindeki rolü sizce nedir?’
Bu ve benzer soruları lisans ve KPSS sürecinde başarıyla aşarak gelen öğretmen adaylarının bu ya da benzer sorularla mülakata alınmasını ve buna göre öğretmen olup olmamasını şahsen asla adil bulmadığımı söylemek istiyorum.
Hadi diyelim ki mülakatı adil yapıyorsunuz da sorduğunuz sorulara doğru cevap verenlere yüksek puan veriyorsunuz. Ya aday o anda heyecanlanır çok iyi bildiğini bile unutursa ki -bu şekil çok şikâyet eden gördük-. Onun vebalinden nasıl kurtulacaksınız? Ya da bir önceki adaya sorduğunuz soruyla bir sonraki adaya sorduğunuz soruların zorluğunu, kolaylığını nasıl ayarlayacaksınız?
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki mülakat varsa şaibe vardır. Şeffaflık yoktur. Siz ne kadar adil davranırsanız davranın toplumdaki adalet duygusu her mülakatla alım sonrası yara alır. O bakımdan çok acilen bu mülakat uygulamasından vaz geçilmeli ve alım ve atamalarda her süreç son derece şeffaf ve kamu vicdanına gölge düşürülmeden yapılmalıdır.
Mülakatın kaldırılmasını konuştuğum yetkili arkadaşların bu uygulamanın FETÖ sızmasına karşı bir tedbir olduğunu söylemesi de çok gülünç izah taşımaktadır.
Devletin kurumları zaten her personel alım ve görevde yükselme atamalarında güvenlik soruşturması yapmaktadır.
Üç kişilik komisyon mu adayın FETÖ’cü olup olmadığına ya da öğretmen olup olmayacağına kara verecektir.
Bu işte büyük vebal vardır.
Kaldı ki bizzat tespitimdir ki Üniversitelerde okuyan gençlerimizin referandumda hayır verme gerekçelerinden biri de gelecek kaygılarıdır.
Mezun olduklarında yapılan personel alımlarındaki mülakat uygulamalarının kendileri için bir tehdit oluşturmasıdır. Çocuklarını bin bir zahmetle okutan aileler de aynı durumdan mustariptir.
Bu bakımdan mülakatın acilen kaldırılması ve bir kriter konulacaksa da adil ve şeffaf başka kriterler konması gerekmektedir.