Millî Eğitim Bakanlığında dönem dönem ortaya çıkan, millî ve manevi değerlerimize kast edici gelişmeler karşısında Millî Eğitim Bakanı sessizliğini muhafaza ediyor.
Mesela, Bakanlığa bağlı bütün anaokulu, ilkokul, ortaokul ve liselerde uygulamaya konulacak olan ve benim bu köşeden kamuoyuna duyurmam üzerine gelen tepkiler neticesinde iptal edilen Yoga seansları hususunda bir açıklaması olmadı.
‘Nedir bu yoga rezaleti. Müslüman mahallesinde salyangoz mu satılırmış’ kabilinden bir çıkış yapmadı.
Sorumluları hakkında herhangi bir işlem yaptığına dair bir ses seda duyulmadı.
Mesela, Sakarya Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından tertip edilen bir programda, “Rehberlik Öğretmeni başörtülü bir olamaz. Meslek icra edilirken İnşallah, Maşallah, Hayırlısıyla gibi cümleler sarf edilmemelidir!” diyen Üstün Dökmen’in bu sözleri karşısında da sessizliğini muhafaza etti.
Bakanlığını ilgilendiren bu ve buna benzer meselelerde inisiyatif almayan, açıklamalarıyla tarafını, istikametini ve bakış açısını ortaya koymayan Millî Eğitim Bakanı geçtiğimiz günlerde bir mülakatında, “İnsanlarla iletişim kuramıyordum, asosyaldim. Sonra Necip Fazıl’ın, ‘Bir Adam Yaratmak’ adlı piyesini okudum ve ben de kendimi yarattım” deyiverdi.
Basına ‘Necip Fazıl okudum hayatım değişti’ şeklinde akseden mülakat ile Millî Eğitim Bakanı, bakanlığındaki çarpık gelişmeler karşısında nerede durduğunun da mesajını verir ‘gibi’ oldu.
Bizi en hassas noktamızdan yakaladı.
Necip Fazıl denildi mi akan sular duruyordu zira…
Yoga ve Üstün Dökmen meseleleri de dâhil, en ihtiyaç duyulduğu zamanlarda yapmadığı bütün açıklamaları tek bir cümle ile yapıvermiş oldu.
Necip Fazıl okuyarak hayatı değişen bir insanı okullara yoga eğitimi koydurttuğu ya da “Rehberlik öğretmeni başörtülü bir olamaz” diyen Üstün Dökmen’e ağzının payını vermediği için eleştirmek abesle iştigal etmek gibi bir şey olurdu çünkü…
Millî Eğitim Bakanı’nın Necip Fazıl okuyarak hayatının değişmiş olması bizleri onurlandırdı.
Üstad Necip Fazıl ile bir kez daha bu mülakatı okumamız vesilesiyle gurur duymuş olduk.
Şimdi bizler yani Üstad Necip Fazıl Kısakürek sevenleri Millî Eğitim Bakanı’ndan her iş ve oluşta bir Necip Fazıl tavrı, bir Necip Fazıl inisiyatifi göstermesini bekliyoruz.
Haydi, onun kadar olamasın.
Gençliğimizi koruyabilmek için maneviyat ve mukaddesat düşmanları karşısında aslanlar gibi kükreyemesin.
Lakin madem Necip Fazıl okuyarak hayatı değişiyor; hiç olmazsa sessiz kalmasın değil mi?
Tarafını, duruşunu belli edici, ortaya koyucu bir kelam söylesin, bir beyanat versin, bir Tweet göndersin…
Her değişimin bir tezahürünün olması iktiza etmez mi?
Ve o tezahür, bu gibi durumlarda ortaya çıkmayacaksa, ne vakit çıkacak?
Bu arada okullara yogadan boşalan saatlerde, Büyük Doğu dersleri ne zaman konulacak?