Millî dayanışma ruhuyla yeniden kurtuluş savaşı

Abone Ol

2020’li yıllarda başlayan vurgun ekonomisi Türkiye’de dengeleri altüst etti. Petrolden gıdaya, üretimden nakliyeye, tarımdan tekstile, sağlıktan eğitime kadar hemen her alanda insanlar fakirleşti.

Bu meşum dönemde parası olanlar daha çok para kazanırken fakirler ise tabiri caizse kuru tahtaya oturdu. Satın alma gücü kaybolan dar gelirliler zor günler yaşadı, yaşamaya da devam ediyor.

Hükûmet tarafında “iyiye götürmek için” bir gayret olsa da yetmiyor. Makasın ağzı hâlâ tüketici aleyhine açık vaziyette. Düşünün; asgari ücretin 22 bin lira olduğu güzel ülkemde ortalama ev kiraları 15 bin liradan başlıyor.

Ev kirası deyip geçmemek lazım! Zira Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bile enflasyon canavarının fahiş kira artışlarından beslendiği mealinde açıklamalar yaptı.

Tespit doğru ama çözüm üretme konusunda pek işe yaramıyor. Devlet otoritesi, merhameti, disiplini acil olarak kendisini göstermeli. Değilse sadece merhamet çağrılarıyla biz bu işin üstesinden gelemeyeceğiz.

Zira açgözlü çakallar her gün diş bilemeye devam ediyor, oyun üstüne oyun kuruyor; ülke ekonomisini açığa düşürmek adına yeni hileler keşfediyor.

Fahiş fiyatla mücadele devam ederken insanları kazıklamaktan geri adım atmak istemeyen bir kitlenin devamlı strateji değiştirdiğine şahit oluyoruz.

Yani!

Yanisi, “avcı ne kadar av bilirse ayı da o kadar yol bilir” tespitini yaşıyoruz!

Ticaret Bakanlığı’nın markajından, tüketicinin hiddetinden ve yazılacak cezalardan kurtulmak isteyenlerin yeni yöntemleri şöyle çalışıyor; vurgunun ilk başladığı yıllardaki gibi yüzde 30-40 düzeyinde, bir anda fiyat artışları yerine üç-beş günlük aralarla veya haftalık aralarla küçük zam dokunuşları yapıyorlar.

Bir anlamda saman altından su yürütmüş oluyor, işlerini tıkır tıkır yürütüyorlar.

Bunların oyunlarını bozmak için iki konuyu tekrar hatırlatmakta fayda var.

Birincisi ceza tutarları. Fahiş fiyat uygulayan işletmelere uygulanan 800 bin lira ceza az! Daha caydırıcı cezalar uygulanmalı.

İkincisi ise denetim sayısı ve denetim şekli. Belli ki ilgili bakanlıkların denetim ekipleri bu konuda yetersiz kalıyor. O zaman tüketiciyi burada oyuna dâhil etmek şart. Denetim şeklinde ise güçlü bir denetim arayüzüyle fiyatların tek havuzdan takip edilmesi şart. Değilse "cambaza bak" oyunuyla dikkatleri sürekli başka yerlere çevirerek kendi işlerini yürütmeye, halkı soymaya devam ediyorlar.

Denetimler neden yapılır?

Tüketici haklarının korunması, piyasada adil rekabetin sağlanması, haksız fiyat artışlarının önüne geçilmesi gibi pek çok sebep sayılabilir.

Ülke genelinde denetimler devam ediyor ancak bu sürece vatandaşın acilen katılımı gerekiyor. Sadece ‘öldük, bittik’ feryatları yapmak yerine şikâyet ederek, boykot ederek bu sürece katılım sağlanması çok önemli.

Gerçek ortada, fahiş fiyat zulmü bitmek bilmiyor!

Fahiş fiyatlarla nasıl mücadele edeceğiz? Tabii ki tepki göstererek, boykot ederek, yasal haklarımızı devreye sokarak.

Fahiş fiyat zulmünü nerelere şikâyet edebileceğiz? Aslında şikâyet edilebilecek birçok kanal var.

Haksız fiyat artışına şahit oldunuz, stokçuluk yapan işletme yakaladınız, hemen ALO175 ihbar hattını arayın. En kolay ulaşılabilecek 175 numarasını hafızanıza yazın. Devamında ise Cimer, e-Devlet uygulaması, Haksız Fiyat Artışı Şikâyet Sistemi mobil uygulaması üzerinden ilgili kurumlara şikâyetler yapılabiliyor.

Evet dostlar. Fahiş fiyat belasından millî mücadele ruhuyla kurtulacağız, dayanışma içinde olacağız, birbirimize omuz vereceğiz, şikâyet hakkımızı kullanarak vatandaşlık görevimizi bihakkın yerine getireceğiz. Daha da olmadı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tavsiyelerine uyup boykot silahını çekeceğiz.

Şikâyet et, boykot et, terbiye et. Yeter ki Türkiye nefes alsın.

Peki, boykot işe yarar mı?

Dışarıda yaradı, birçok siyonist sevici küresel sömürgeci marka iflasın eşiğinde. İçeride neden olmasın! Yeter ki tutarlı olunsun, sürdürülebilir olsun.

Boykotun her türlüsü işe yarar!