15 Temmuz sonrası bir ayı aşkındır TV, gazete ve sanal medyada, gündelik hayatımızın içinde, 15 Temmuz ve sonrası OHAL uygulamaları ile ilgili yapılan değerlendirmeleri, analizleri, şikâyetleri dikkatle, titizlikle izlemekteyim.
Komplocular, itirafçılar, ulusalcı, Marksistler, eski/yeni gladyo unsuru ayaktakımı akademisyen ve bürokratlar, yazarlar, sanatçılar sürekli ekranlarda mal bulmuş mağribi gibi arzı endam etmekteler.
Akademisyen oryantalist ilahiyatçı ayaktakımı, fırsat bulmuşken FETÖ bahanesiyle ellerindeki seküler tırpanla, cemaat, tarikat, tasavvuf, biat vs. gibi kavramları kökünden biçmeye çalışıyorlar.
Bazı medya organları, ”Demokrasi Şehidi” gibi absürt ve çakma tamlamaları ‘zikir’ haline getirmiş şakirtlik yapmaktalar.
FETÖ’nün ihanetini konuşurken, ihanet eden tövbekâr eski FETÖ’cüler Allah etmeye, bulunmaz Hint kumaşı gibi markalaşmış durumdalar.
Bürokrasi içinde hemen kamufle olan FETÖ elemanları, darbe başarılı olsaydı harcamak için listelerine aldıkları mesai arkadaşlarını ‘FETÖ’cü diyerek gammazlayıp OHAL suyunu daha da bulanıklaştırarak bir taşla iki kuşu vurmaktalar. OHAL’in bu işleyişinde, FETÖ ile hiç ilgisi olmayanların ihraç edilmesi, gözaltına alınmasının yanında gerçek FETÖ’cülerin devlet kurumlarında, üniversitelerde, siyasi partilerde, belediyelerde ve sivil toplum örgütlerinde, gündelik hayatın içinde hiç bir şey olamamış gibi işlerine devam ettiğini gören Milletin psikolojisini derinden etkilemektedir.
Bir yandan ”FETÖ” terör örgütü bahanesiyle İslami kavramların içi boşaltılırken, diğer yandan bu terör örgütü elemanlarının yerlerini muhafaza etmeleri ve birçok millet evladının bedel ödemesine sebep olmaları yetmiyormuş gibi bu FETÖ terör örgütünün yandaş terör örgütü PKK’nın birden bire her ne hikmetse katliam şehveti parlayarak terörü yaymaya başlaması, vatanımızın sürüklenmek istendiği kaotik ortamın tuzu/biberi olmaktadır.
15 Temmuz’da akamete uğratılan ehli küffar stratejisinin yerli figüranları yalnızca FETÖ terör örgütü elemanlarından ibaret olmadığı aşikârdır.
Milletçe akamete uğrattığımız bu ehli küffar stratejinin, FETÖ terör örgütü dışındaki her alanda gizlenmiş kripto unsurları, OHAL’i de kullanarak işin içinden bir psikolojik darbe üretme çabasındadır.
Bu psikolojik darbenin birinci ayağı, Reis’in ‘yurt dışında ve erk içinde yalnız olduğu’ konusunun kamuoyunda işlenmesidir.
İkinci ayağı, milletin iktidara ve daha sonra Reis’e olan güveni, OHAL’in uygulamalarını sabote ederek ve kamu oyunda tartışma konusu ürettirerek yok etmektir.
Bu güveni yıkmak için diğer yanda, PKK terörüne benzin dökülerek alevlendirilmiştir.
Birçok yurt dışı unsurlarda aynı minval üzere, milletin Reis’e olan güveni ortadan kaldırmak için her yol ve yöntemi kullanmayı yoğunlaştırmıştır.
Bütün bunlara, ‘özgürlük ve hukukun ihlal edilmemesi’ bahanesi bağlamında, bazı muhalefet partileri ve kripto vakıf/dernek sivil toplum örgütleri, sanatçı, aydın, akademisyen vs. eklenecektir.
Sanırım bazı kripto çevreler, okulların, özellikle üniversitelerin açılmasını dört gözle beklemektedir.
Bu sonbahar ve 2017, millet olarak bizim açımızdan zorlu ve meşakkatli bir imtihan olarak geçecektir vesselam…