27 Eylül’den 22 Eylül’e çekilen Milli Güvenlik Kurulu’ndan tarihte derin izler bırakacak kararlar bekleniyor. Çünkü Türkiye bir istiklal savaşında, bu savaşta aleyhine olacak, toprak bütünlüğünü tehdit edecek gelişmeler söz konusu. IKBY Başkanı Mesut Barzani, bölücü referandum konusunda geri adım atacağa benzemiyor, gerçi sürekli açık kapı da bırakıyor. Görünen bu “uydu devlet” için yapılan referandumu sadece Siyonist İsrail destekliyor. Lakin atladığımız noktalar var. ABD, İngiltere, Almanya ve diğer emperyalistler bu referanduma karşı değil, sadece “zamanı değil” gibi diplomatik çıkışlarla gizli ajandalarını işletiyorlar. Samimi olarak Türkiye ve İran bu bölücü plana karşı, her anlamda da bunu gösteriyor. Peki İsrail neden destekliyor? Çünkü orası şeytani Arz-ı Mevud haritasının bir parçası. Aynı zamanda güvenlik stratejisi denilen kaos yumağının da parçası. İsrail 1963’ten bu yana Barzani ailesi ile çok sıkı müttefik. İsrail, Arap krallarını rüşvetlerle kontrol altında tutamayacağını görünce, söz konusu ülkelerdeki farklı ırklara yöneldi, zaafların üzerine hamleler yaptı. Ayrıca küresel şeytani aklın (modern dilde üst akıl) devlet sayısını 600’e çıkarmak istediği biliniyor.
Gelelim 22 Eylül’e… Barzani geri adım atmayınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan hem MGK’yı hem de Bakanlar Kurulu’nu 22 Eylül’e çekti. 22 Eylül bölge açısından bir dönüm noktası olabilir. Bir kere Barzani’nin en büyük ticaret ortağı, daha da doğru bir tespitle en iyi dostu Türkiye. Barzani’nin memurlarının maaşlarını defalarca ödedik, petrolünü sattık, iş adamlarına yatırım şansı verdik, iş adamlarımızı oraya gönderdik, ekonomik krizi aşması için her türlü destekte bulunduk; ama işin rengi değişti. O referandumun yapılması, Türkiye için tehdit doğurur, Türkmenler’in geleceğine ipotek anlamını taşır. MGK’da ilk olarak diplomatik ve ekonomik seçenekler ele alınacaktır. Sınırlar kapatılabilir, ilişkiler dondurulur, ekonomik olarak ambargo konabilir. Tabii bu sadece Türkiye ile sınırlı değil. İran da Türkiye’nin kararlarının benzerini devreye sokacaktır. Irak Merkezi Hükümeti zaten Hamaney’e bağlı. Dolasıyla Barzani içecek su bulamaz, insani yardım çağrısı yapar, halkı isyan eder. Her ne kadar tartışmalı olsa da 1926 Ankara Antlaşması’na göre Musul ve Kerkük’te hakkımız da mevcut. Türkmenler’in de garantörü biziz. Yani Türkmenler’e yönelik herhangi bir girişim doğrudan doğruya Türkiye’ye askeri müdahale hakkı tanır, zaten sürecin bu noktaya geleceği herkesin malumu. Ayrıca bir iç savaşta da Türkiye’nin müdahale hakkı hukuken saklıdır. MGK’dan her türlü sürpriz karar beklenmeli ama, ana eksende Barzani’yi boğacak, ona son günde de olsa geri adım attıracak tablo doğabilir.
Diğer yandan içimizdeki Barzanicileri de görmezlikten gelemeyiz. Barzani’ci derken, Türkiye’nin milli güvenlik politikalarına karşı çıkan milletvekilleri ve gazetecileri kastediyorum. Olayı çarpıtıyorlar, sanki bu referandum, Türkiye’nin kontrolündeymiş, sanki Barzani, Türkiye ile beraber oyun kurmuş gibi, Kerkük’ün Kürtler’de kalmasını bile teklif ediyorlar, resmen rezalet. Uzun lafın kısası, hükümetin adımlarının arkasında durulmalı aksi hale Irak’taki yangın ilk önce Türkiye’ye sıçrar…