Türkiye artık ‘işgalci’ iftirası atılacak kadar büyük bir ülke. Bu büyüme Tayyip Erdoğan öncesine kadar dünyayı sorunsuz bir şekilde kontrol eden küresel güçleri rahatsız etti. Ermenistan kurularak Asya’daki Türklerle sınır bağları koparılan Türkiye’nin, güneyindeki Müslüman halklarla da sınır bağlarının koparılması hedeflenerek sınırımızda bir PKK devleti kurulması için çalışmalar başladı. Bu şekilde Türkiye tekrar kendi sınırlarına hapsedilecek ve içeride çıkarılacak yapay sorunlarla boğuşmaktan fazlasını yapamayan bir ülke haline getirilecekti. Reis’in “Kesinlikle izin vermeyiz” uyarısına rağmen ABD himayesindeki PKK DAEŞ’le danışıklı dövüş yaparak Suriye’nin kuzeyini işgal etmeye başladı ama yaptığımız Fırat Kalkanı operasyonuyla bu tezgâhı bozduk. Halep Musul ve Kerkük’ün de içinde olduğu misakı milli sınırlarımıza sahip çıkma konusundaki ciddiyetimizi tüm dünyaya gösterdik.
Küresel güçler Türk’ün tahtının Kürt’ün ilminin Arap’ın dininin bir araya gelmesiyle oluşan medeniyetten nasıl bir gücün doğduğunu günümüzdeki Türkler’den Kürtler’den ve Araplar’dan çok daha iyi biliyorlar. Bu nedenle yüz yıldır çıkardıkları fitneler yüzünden birbirimizden nefret ediyoruz. Bugün Türkiye’nin tekrardan İslam dünyasının başına geçeceği ve bunun sadece milliyetçilikle engellenmesinin zor olacağını gördükleri için diğer bir büyük silah olan mezhepçilikle de saldıracaklar.
Müslümanlar arasında Şii Sünni savaşı çıkarmak için ön adımlar atıldı. ABD için büyük tehlike olan İran birden bire tehlike arz etmemeye başladı, ambargosu kaldırıldı hatta nükleer çalışmalarını rahat yapabilmesi için nasıl yardımcı olunabileceği bile soruldu İran’a. Diğer taraftan yeni Kral Selman’la beraber Türkiye’yle ilişkileri iyileşen Suudi Arabistan’la ABD’nin ipleri gerilmeye başladı. Aradan 15 yıl geçtikten sonra birden bire ABD’nin aklına 11 Eylül saldırılarını yapanların bazılarının Suudi vatandaşı olduğu geldi. Özellikle müttefikimiz dediği bütün devletlerde, kendilerine sırtlarını dönmeleri ihtimaline karşı bir paralel devlet kuran küresel güçler Suudi Arabistan’da da bir paralel devlet kurmuş olabilirler, eğer böyleyse ileride Arabistan’dan anlam veremediğimiz saçma sapan hareketler görebiliriz. Hazırlıklara bakılırsa ilk önce örgütler aracılığıyla fitne ateşlenecek ve bu iki ülke savaştırılacak. Çıkarılması planlanan savaşta Şiiler haklı gösterilerek batı tarafından desteklenecekler ama bu savaşı Sünniler gibi Şiiler’in kazanmaları da mümkün değil, bu tuzağa düşersek hepimiz kaybedeceğiz. Bunu başarabilirlerse tüm Müslüman ülkelerde Şii ve Sünni halkları kışkırtarak iç karışıklıklar çıkarma fırsatını kaçıracaklarını da hiç zannetmiyorum.
Oyunlarına gelirsek başarılı olacaklar, Başarılı olurlarsa yeni büyük sorunlarımız olacak. En azından şu dönemi atlatana kadar hak mezhep batıl mezhep tartışmalarını halktan ulemaya, sokaktan medreseye münakaşadan münazaraya taşımamız gerekiyor. Diğer dinlerden olanlara gösterdiğimiz hoşgörüyü diğer mezheplerden olanlara da göstermemiz gerekiyor, aksi halde şanlı Osmanlı olmaya çalışırken sefil Ortaçağ Avrupa’sından daha kötü oluruz.. selam ve dua ile…