Konya’ya Divle Obruk Festivali için gittiğimizde Hz. Mevlana’nın türbesine 100 metre yakınında bir lokantaya götürdüler bizi. Görünüşte sade bir konağa benziyor. Ama içi çok otantik döşenmiş, her tarafında Konya ve Mevlana ile ilgili ritüeller var. Mevlevi geleneğini ve Hz. Mevlana’nın terbiyesinde yemek kültürünü kendine rehber edinmiş “Somatçı Fihi Ma Fih” lokantası beni çok etkiledi. Tüm yemeklerinin Mesneviden ilham alındığını söylüyor Ulaş Usta. Restoranın terasında oturduk ve karşımızda Hz. Mevlana’nın türbesi ve biz Mevlevi Yemek Kültüründen esinlenmiş yemekleri yiyoruz. Nasıl bir ruh hali olur artık siz hayal edin.
Anadolu’nun ve belki dünyanın da en özel mutfaklarından biri olan Mevlevi mutfağından Size biraz bahsedeyim. Yemek felsefesi yiyeceklere saygı duymak, onları en verimli, en doğru şekilde tüketmek, öyle ki yemek sırasında ses çıkarmak bile yiyeceklere saygısızlık sayılır. Sofraya topluca oturulup, topluca kalkılır. Biri su içtiğinde, hak geçmesin diye diğerleri yemek yemeye ara verip bekler. Tabiattaki besinleri hünerli elleriyle pişirip sofraya getiren aşçılar baş tacı edilir. Ve nasip olan her lokma için şükredilir.
Sofraya oturduğumuzda Hemen “Sirkencübin” adı verilen Bal-sirke-su karışımı bir içecek sundular. Tadı ilginç geldi bana, ekşi-tatlı bir arada. Ardından sofraya “Şükür Yemeği” adıyla 4 gözlü bir meze tabağı koydular. Gözlerden birinde tuz, birinde ekmek, birinde pekmezli susamlı bulgur aşı, birinde ise “masteva” adı verilen çörek otu pazı otu ve yoğurttan oluşan bir karışım vardı. Hepsinin ayrı ayrı hikâyesi var. 3 farklı çorba ile başladık. “Fihi Ma Fih Çorbası”, “Tutamaç Çorbası”, “Cevizli fıstıklı Biber Çorbası”. Hepsinden azar azar tattım mükemmeldi. Et yemekleri ise harikaydı. “İncirli et”, “tava kebabı”, “dağ erikli soğanlı biftek”, “kayısılı kuzu gerdan” ve “safranlı pilav”. Ara sıcak olarak “küflü peynir sıkması” nefisti. Tatlı olarak “badem helvası”, “pekmezli cevizli sini dişi”, “incir dolması” ve diş kirası olarak “gül şerbeti”. Her şey muhteşemdi Sanki Hz Mevlana’nın huzurunda yemek yiyorum.
Hz. Mevlana’dan aldıkları ilhamla ‘’Sofra” ve ‘’Ne varsa İçindedir” anlamını taşıyan “Somatçı Fîh-i Mâ Fîh” adlı restoranında Çatalhöyük, Orta Asya, Selçuklu, Mevlevî, Osmanlı ve Konya mutfağından lezzetler bulabilirsiniz. Mekanın sahibi ve şefi Ulaş Tekerkaya, yıllardır kendi aşçılık eğitimi ve tecrübelerinden oluşan farklı tatları da harmanlayıp, geçmişten günümüze gelen yemekleri yeni yorumlarla sunarak gelecek nesillere de taşımak arzusunda olan bir akademisyen. Selçuklu üniversitesinde gastronomi mutfak sanatları bölümünde dersler veriyor.
Tavsiyenin ötesinde kesinlikle öneriyorum. Yolunuz düşerse Hem Hz. Mevlana’yı ziyaret edin hem de Somatçı Fihi Ma Fih Restaurant’ı…