Dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) siyasi partilerin grup toplantıları vardı. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan AK Parti grubunda yaptığı konuşmada adının bazı çevreler tarafından kullanıldığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaseti açık yapan bir liderdir. Her şeyi milleti ile paylaşır, milletin nabzını tutar ve onların taleplerine dönük hizmet etme aşkı ile çalışır. Yanlışları da direk millete şikâyet eder. Bu yanlışı kimin yaptığının da önemi yoktur.
Her dönemde, kendine veya çevresine menfaat temin etme adına dolandırıcılıklara tanık olunmuştur. Mesela daha önce ‘adınız terör örgütü PKK’ya karıştı, şimdilerde ise ‘Adınız FETÖ operasyonlarında geçiyor’ diyerek milleti dolandıran tipler gibi. Belli ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adı ile iş yapan veya yapmayan kesimler var. Bu kesimlerin deşifre edilmesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü Meclis Grubu’nda şunları söyledi:
“Unvanımı, kendi yanlışına, kendi basiretsizliğine alet etmeye kalkan hiç kimseyi affedemem. Beyefendi böyle istiyor’ veya ‘Cumhurbaşkanımız böyle istiyor’ veya ‘Külliye böyle istiyor’ gibi ömrümde görmediğim insanların tavsiyesine kadar her konuda adımın kullanıldığı anlaşılıyor. Eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem, tavır koyacaksam, kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok. Adımı kullananlar sahtekârdır, dolandırıcıdır. Bu benim en yakınım da olsa lütfen bizzat ben bir bakanımı veya bir bürokratı aramıyorsam babamın oğlu olsa kapıdan geri çevirin.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adı ile kendi menfaatine çalışanlar böylece deşifre olmuş oldu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki gündemi ise Amerika’daki sözde dava vardı. Bahçeli konuşmasında hem Amerika’ya, hem de iç siyasete ders niteliğinde bir konuşma yaptı ve özetle şunları söyledi:
“Rıza Sarraf’ın yargılanması ancak ve ancak tarafsız ve objektif Türk mahkemelerinde sağlanmalıdır. Bu kaçakçının, bu sicili kabarık şahsın işlediği hangi suç varsa hukuki çevre ve sınırlar bellidir, bu da Türkiye Cumhuriyeti’dir. ABD, Türkiye’nin itibarıyla, iradesiyle, saygınlığıyla, siyasi ve ekonomik haklarıyla oynamayı, bunları zedelemeyi nasıl ve hangi hakla planlamaktadır? Zarrab kimdir ki, Türkiye’ye aba altından sopa gösterilmektedir? Bizim ABD’nin yargı sisteminden alacağımız, duyacağımız, öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur. Yabancı bir ülkenin ağzına bakarak, bize ne düşer diyerek siyaset yapmak da bizim şerefli mazimizde olmayan, görülmeyen, duyulmayan, bundan sonra da duyulmayacak bir ilkesizlik ve ahlaki düşkünlüktür. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ABD’de sorgulanmasına, gıyaben ve kasten mahkemeye çıkarılmasına şiddetle karşıdır, karşı çıkacaktır.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Grubu’ndaki dünkü konuşmasını dinleyince, 2008 yılındaki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğu dönemi aklıma geldi. Kılıçdaroğlu o dönemde ‘Yolsuzluk’ belgeleri diye seçim kampanyası yürütmüş ve hepsi boş çıkmıştı.
Dolayısı ile Kılıçdaroğlu’nun dün belge diye açıkladıkları da boş olduğu zamanla ortaya çıkacaktır. Ama bu açıklama ile 2019 seçimlerinin startının verildiğini söyleyebilirim.
Çünkü bu sefer FETÖ önderliğinde Amerika’daki sözde davayı da kullanacaklar. Hepsi danışıklı dövüş.
Selam ve dua ile…