Mavi Marmara davasında yüzyılın paradoksu

Abone Ol

Mavi Marmara davasında Savcı Bey açık açık,“Ben kamuoyu adına bu davanın düşmesini talep ediyorum” dedi. “Sebep” diye sordular cevap veremedi. “Hangi kamuoyu adına talep ediyorsunuz” diye soruldu Savcı Bey’e buna da cevap veremedi. Bir daha soruldu, “İsrail ile Türkiye arasında yapılan sözleşme gereği” denildi.

Müşteki avukatları salondakilere “Siz davadan vaz mı geçtiniz” diye sordu. Herkes “Hayır” derken asıl cevap yabancı mağdurlardan geldi. “Türkiye bir sözleşmeyle kendi vatandaşlarının adalet hakkından vazgeçmiş olabilir ama bizim adalet halkımız bakidir” dediler.

Salon sustu.

Savcı sustu.

Mahkeme heyeti sustu.

Öylece bekledik, birisi mantıklı bir şey söylesinde bu hayat devam etsin diye bekledik ama hiç kimse bir şey söyleyemedi.

Avukatlar, hâkimlerin davayı düşürmeye baştan karar vermiş olduklarını iddia ederek reddi hâkim yaptıkları sırada bir duruşmada son yüzyılın en derin çelişkilerinden biri yaşandı.

Allah rızası için oradaydık. Allah rızası için İsrail’in karşısında durduk. Allah rızası için şehitlerin tarafında saf tuttuk. “Allah rızası için bu davayı düşürmeyin” dedi bir müşteki ve hâkim cevap verdi:“Allah’tan korkun, ahiret var.”

Salon yine sustu.

“Allah’tan korkun” diyen mahkeme, İsrail’e karşı açılan bir davayı düşürmeye çalışıyordu…