Eskiden söz ağızdan bir kere çıkar denirdi. Şimdi sözün değeri olmadığı gibi, senedin bile bir değeri yok. Teknolojinin getirdiği yenilikle her şey alenen belgelenebilirken dün söylediğini bu gün yalanlamak vakai adiyeden sayılır oldu. Yani kıvırmak, söylediği söz ile yaşadığı hayatın farklı olması normal görülmeye başlandı.
Ne oldu da bu hale geldik diye sormayacağım elbette. Bataklık gibi bir sistemde yaşayınca, herkese bir şekilde çamur bulaşıyor. Kimi bileklerine, kimi dizlerine, kimi ise boğazına kadar çamurun içine batmış durumda.
Her şeyin maddeye endekslendiği, çıkar ilişkisinin belirleyici kriter olduğu ve hiçbir ahlaki kaygı olmadan en ulvi davaların pazara sürüldüğü bir dönemdeyiz.
Ama yaşanan hadiseler maskeleri düşürüyor bir bir…
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da bir dergi bürosuna yapılan bombalı saldırı bir anda içimize ateş düşürdü. İstanbul’un göbeğinde neredeyse gündüz vakti diyebileceğimiz bir saatte Büyük Doğu İBDA Fikriyatına mensup Müslümanların çıkardığı Adımlar Dergisine bombalı saldırı yapıldı. Saldırıda dergi yazarlarından Ünsal Zor hayatını kaybetti, derginin genel yayın yönetmeni Ali Osman Zor ile iki dergi çalışanı yaralandı.
Ünsal Zor’u şahsen tanıyordum, değerli bir dava adamıydı. İnançlarından dolayı Senelerce Kemalist rejimin zulmüne maruz kalmış, ağır işkencelerden geçmiş ve yıllarca zindanlarda yatmış bir dava adamıydı. Cezaevinden çıktığından bu yana da çeşitli faaliyetlerle birlikte yazarak fikirlerini anlatıyor, davasını sürdürüyordu.
İnandığı dava için bir ömür mücadele etti ve o yolda İnşallah Şehid oldu.
Saldırıyı, görünüşte “ Halk Savunma Birliği” diye Marksit–solcu-Kürtçü bir örgüt üstlenmiş gibi görünse de, işin arka planında uluslararası istihbarat örgütlerinin olduğu düşünülüyor. Şimdiye kadar faillerin bulunması noktasında nasıl bir ilerleme kaydedildiği hakkında bir bilgim yok.
Meselenin diğer bir yönü ise şudur. Ülkemizde bir basın kuruluşu, bir yazarının hayatını kaybettiği bombalı saldırıya uğradı ama son aylarda basın özgürlüğü diye ortalığı ayağa kaldıran, günlerce sokaklarda eylem yapan, ülke ülke gezerek Türkiye de basına saldırı var diye şikayet eden guruplardan hiç ses çıkmadı.
Charlie hebdo denilen çukur yuvası, Müslümanların en mukaddesine saldırırken, düşünce özgürlüğü diye “hepimiz charli heboyuz” manşetler atan o “özgürlükçülerden” de hiç ses çıkmadı. Hükümet yetkililerinden de ne saldırı yapılan dergiye ne de kamuoyuna bu saldırıyı kınayarak tepki gösterdiklerine dair bir açıklama duymadık. Müslüman camia ise, savunduğu fikirlerden dolayı saldırıya uğrayan bir Müslüman bir dergiye yapılan saldırının, aslında bütün Müslümanlara karşı düzenlendiğinin henüz idrakinde bile değil.
Üstelik özgürlük naraları atan laik-solcu gazeteler, Adımlar Dergisini Amerikan politikalarına karşı tavırlarından dolayı “işid destekçisi” diye yaftalayan haberler yaparak adeta saldırıya meşruiyet verme çabasına girdiler.
Ümmet coğrafyasındaki birçok cephede emperyalist egemen devletler ve onların kuklaları zalim yöneticilerle mücadele sürüyor. İçimizdeki maskeli yüzleri açığa çıkarıp düşen sancağı kaldıramazsak bu zulümlere uzaktan küçük tepkiler dışında yapabileceğimiz bir şey yok. Ya hadiselerin ardından giden olacağız yahut hadiseleri peşinden yürüten. Adımlar Dergisi Sistemin değişmesi için mevcut düzen kurallarına göre değil Anadolu insanının ruhuna uygun bir dünya görüşünü iktidara taşıma kavgası veren bir dergi. Bu yüzden hedef seçilmiş olmaları bize birçok şey anlatmalı.
Bataklığı kökünden kurutup gerçekten insan olma memuriyetine göre yaşama ideali için çabalayan ve bedel ödemekten korkmayan Müslümanlar mücadele etmeye devam edecek elbette. Yaşadığımız her hadise ise maskeleri düşürüp insanların gerçek yüzünü görmemizi sağlıyor.
Devletin bir an önce bu saldırıyı yapanları açığa çıkartmasını beklediğimizi tekrarlayarak, saldırıda Şehid edilen Ünsal Zor kardeşimize rahmet, ailesine ve dostlarına sabır, yaralanan arkadaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.