Kahramanmaraş Kitap Fuarı'nın sekizincisi gerçekleşti. Sekiz yıl önce yapılan ilk fuarda da vardım. Zaman ne çabuk geçiyor!.. Saniye ve dakikalarla ölçülen zamanın duraksamadan ilerlemesi ve defterimize hep kayıplar eklemesi ne garip! Sezai Karakoç’un “Çocuk yüreğimin ateş aldığı yer” dediği Maraş, bir kültür ve edebiyat şehri olarak Necip Fazıl Kısakürek, Nuri Pakdil, Rasim ve Alaaddin Özdenören kardeşlerin, Erdem Bayazıt ve Cahit Zarifoğlu’nun memleketiydi. Merhum Akif İnan da sürgün olarak geldiği bu şehirde gür sesiyle edebiyat dünyasında kendisine özel bir alan açmıştı. Birinci fuarın yapıldığı yıllarda Sezai Karakoç, Nuri Pakdil ve Rasim Özdenören hayattaydı. Önce Nuri Pakdil ardında Kudüs’ü bırakarak gitti. Ardından Sezai Karakoç, yıllarını vererek yoğurduğu diriliş düşüncesi erlerinin her birini "Yüreğinde insanlıktan bir iz taşıyanlar" nöbetine bırakarak gitti. Maraş’ta yetişerek bir neslin zihin dünyasını aslına irca etme/döndürme eyleminin son temsilcisi Rasim Özdenören de “Önden Gidenler Kervanı”na eklendi. Erdem Bayazıt’ın “Onlar gittiler / Gelen zamandan bir haber gibiydiler. / Ben şimdi bu yanda / İçilmiş bir and için bekleyenim / Kurulmuş saat gibi. / Onlar gittiler / Giderken bir muştu gibiydiler.” dediği güzel öncülerdi.
18 ve 19. yüzyılda coğrafyamızda başlayan büyük zihin kırılmasının 20. yüzyıl başında tamamen Batı düşüncesine teslim kılınarak ülke insanının kimliksizleştirilmesinden sonra Maraşlı öncülerin Anadolu’nun farklı mekânlarındaki yol arkadaşlarıyla ciğerlerindeki yangından kalan nefesle tutuşturdukları ateş, 20. asrın ikinci yarısından itibaren bu ülkenin fikrî ve siyasî ufkunu yeniden asıl yörüngesine yöneltmede etkili olmuştur. Birkaç asırdır soğutulmaya bırakılan kadim ateşin kıvılcımını arayan ve buldukları kıvılcımı yeniden alevlendiren nesille, aynı çağda yaşamanın övüncü ve onuruyla onlara vefa borcumuzu ödemek üzere Maraş’taydık.
Rasim Özdenören’in “Benim Maraş’ım”, “Ahırdağı'nın eteklerinde kurulmuş, son birkaç on yıl öncesine kadar dünyayla, çevresiyle pek ilişiği olduğu söylenemeyecek, daha açık bir söyleyişle dünya ile ilişki kurmamış, belki ilişki kurmaya 'tenezzül etmemiş' bir konum sergilemekteydi. Benim Maraş'ım, doğduğum kent, işte bu, dünya ile ilgisini koparmış olan kentti. Benim Maraş'ım derken, çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği, 1940'lı, 50'li yılları hatırımda tutuyorum. (...) Benim Maraş'ım sadece kara yolları güzergâhının değil, demir yolu güzergâhının da dışına düşerdi. Batıdan gelip doğuya giden demir yolu, Narlı'da kuzeybatıya bir dirsek yaparak Maraş tren istasyonunu bulur ve orada kalır. Oradan öteye demir yolu da gitmez ve Maraş tren istasyonu kördür. Coğrafya olarak çevreye böylesine kapanık olan Maraş'ın insanları da çevrelerine uzun yıllar kapalı kalmışlardır ve onların karakterini kendine özgü bu kapalılık yoğurmuştur." dediği şehrin artık büyük şair, yazar ve sanatçı isimlerinin verildiği tünellerle yeni bir anlam kazandığı bir döneme erdiğine tanıklık ettik. Kentsel dönüşümün betonlaştırdığı Ahırdağı eteklerini görmezden gelirseniz şehir, hâlâ şehir olarak nefes almakta ise de kentleşmenin sancılarına gebe bir betonlaşma tehlikesi yaşamaktadır.
16 Ekim 2022’de Selim Somuncu ve Süleyman Ceran ile “Rasim Özdenören’i Anma ve Panel” başlıklı bir programla ana hatlarıyla Rasim Özdenören’i konuştuk. Konuşmalar dal budak vererek Necip Fazıl, Sezai Karakoç üzerinden Erdem Bayazıt, Akif İnan, Cahit Zarifoğlu ve Alaaddin Özdenören’le çoğaldı. Şiirler ve hatıralar konuşmalar arasına sızarak salondaki küçük toplulukla anlamlı hâle geldi. Bu tür toplantıların azınlıktaki müdavimleri ülkenin her yerinde her zaman az olsa da ülkelerinin zihin haritalarına yeni izler kaydeder. Bu toplulukların niteliği, sayılarla ifade edilemeyecek ölçekte değerlidir.
Ertesi gün metinde adı geçen tüm isimlerin ruh hamulesini yüreğinde toplayan ve tevarüs ettiği iz ile Maraş’ta hayatını sürdüren değerli dostum şair-yazar Duran Boz ile “yüreği ateş alanlar”ın Maraş’ını yürüyerek gezdik. Şehirde nöbetleri biten insanların ikamet ettiği Şehir Mezarlığı’ndan başlayan yürüyüşümüz Germanika kazı alanı ve Maraş’ın eski kerpiç evlerinin içinden geçerek Dulkadiroğlu Belediyesi’nin yenilediği Divan Mahallesi’ndeki konakların bulunduğu Bahtiyar Yokuşu Turizm Yolu sokaklarını gezdik. Şehir yeni yüzüyle, eskinin coşkusunu taş duvarlar ve ahşabın şiirsel bileşimiyle yeniden yorumluyordu. Bir gün bu yenilemelere Nuri Pakdil, Rasim ve Alaaddin Özdenören ile Erdem Bayazıt ve Cahit Zarifoğlu’nun doğduğu evlerin de mazhar olacağı umuduyla, Kanlıdere Caddesi’nden Ulucami’ye yürüyüp Ali Karaçalı dostumuzla buluşup, fuar alanına indik.
Maraş’ın “Edebiyat’ın Başkenti” olma umudunun gerçekleşeceği zamanlara yolculukta bir adım daha atıldı.