Maklubeyi kim yedi?

Abone Ol

Aslına bakarsanız bu FETÖ meselesi kolay bitecek, kolay çözülecek ve de kolay anlaşılacak gibi görünmüyor. Yine bir dönem kendilerini “hizmet hareketi” veya “cemaat” diye nitelendirenler nasıl bu denli büyüdü ve “FETÖ’ye nasıl dönüştü” sorusuna cevap bulmak kolay değil.

Daha düne kadar maklube sofralarında başköşelerde olmakla övünenler 15 Temmuz sonrası hiç o mekânlarda bulunmamış gibi bir numaralı FETÖ avcısı ve düşmanı kesildi. Yine o günlerde bazı şeylerden habersiz olarak “Hocaefendi” diye hitap edenlerin de geriye dönük olarak adeta idam fermanları imzalandı.

Direkt ithamda bulunmamak için affınıza sığınarak, biraz da genelleme yaparak yazmak istiyorum.  Niyetim kimseyi aklamak değil, zaten geçmişte de günümüzde de çizgisi belli olanlar ne demek istediğimi anlayıp nereye varmak istediğimi fehmedeceklerdir.

Bunlarla öncelikli olarak akçeli işlerle iştigal edenlerimiz dirsek temasında bulundu.  Ardından hakkı olduğu halde bir yerlere gelemediğini düşünenler takip etti.

Dünyevi görüşü onlarla yüzde yüz zıt olsa da bazıları güçlü gördükleri bu kimselerle hoşgörü(!) şemsiyesi altında buluştular. Menfaat ortaklığı yaptılar. Okul çağında çocuğu olanların bir kısmı da başka bir yol bulaşmışsa bunlarla irtibata geçti.

Yine okul çağında çocuğu olup onları bir türlü zapt edemeyen “Bizim çocuktan bir halt olmayacak hiç olmazsa bunlarla olursa namaz falan kılar kötü yola gitmez.  Belki de ıslah olur” diye düşünenler de onların kapısını çaldı.

Onlarla iyi niyetle veya bir menfaat için bir araya gelenler 15 Temmuz 2016’dan önce de buluştukları ortak noktanın ortadan kalkmasıyla samimi bir ilişki değil çıkara dayalı ilişkide olduklarını biraz geç de olsa anladılar.

Onlar (hizmet hareketi için hizmet ettiklerini zannedenler) kendilerini “sadece zengin ve makam sahibi olanlarla hemhal olmalarını” dostane eleştirenlere de kulaklarını hep tıkadılar.

Söz ve eleştirileri itibar görmeyenlerin bir kısmı da zamanla uzak durmayı yeğlediler.

Yine bir kesim de her şeyi bilmelerine rağmen gidişata müdahale edemedikleri için, güçleri yetmediği için ortalıkta görünmemeyi tercih ettiler.  Kapsamlı bilgisi ve fikri olmayan bir kesim de suizan da bulunmamak ve günaha girmemek için müdahil olmadılar. Doğrudan veya dolaylı olarak taraf olmayan bu kesimleri yüzde yüz suçludur diye ilan etmek de doğru değildir.

Velhasıl pek çok kişinin yolları bilerek veya bilmeyerek onlarla kesişti. En büyük kırılmanın yaşandığı 17-25 Aralık’tan sonra ihanetin zirvesi 15 Temmuz görünen son noktaydı.

Kendini hizmet hareketinden cemaatten görüp FETÖ ile ilgisi olmadığını düşünenlere ben de son bir hatırlatma yapmak istiyorum. Söyleyeceklerim hukukî bir sonuç doğuran davranışlarla ilgili değil, inanma boyutu ile alakalıdır.

Onca yapılan yanlış ortaya çıktıktan sonra nedamet getirmemek, dolaylı olarak yapılan yanlışları onaylamak anlamına gelir. Bunu göz önüne almalarını hatırlatmak da bir gereklilik. Sadece Allah ile kendi aralarında olan bu ikrarı kendi takdirlerine sunuyorum. Bu dünyada bedeli ödenmeyen suçların cezasının (karşılığının) ahirette daha çetin olacağını da söylemeye bilmem gerek var mı? Hâlâ takiye peşinde olanlara ise söyleyecek sözümüz de yok. Güzellikler sizinle olsun…