“Arkadaşlar vaktiyle biz Hanefi Mezhebi’nin en önemli fıkıh kitaplarından biri olan Mülteka’yı okurken, av ve avcılık bahsinde şunları öğrendik. Avcı avını gördüğü zaman, besmeleyi çeker ve tetiğe basar. Avı vurduğunu hissederse, köpeğine tüyo verir, köpek gider avı yakalayıp getirir. Avcının köpeğin avı nasıl getirdiğine bakması farzdır. Dudakları ile mi götürdü yoksa dişleri ile mi götürdü? Eğer dudakları ile götürdü ise, onu sahibi için getirmiştir. Eğer dişledi ise, ona salyasını akıttı, kendi nefsi için tutuvermiştir. Eğer ısırdığı için hâlâ ölmemişse, hemen orada besmele ile yeniden kesilir ve o zaman helaldir, sadece o ısırdığı yer kesilir köpeğe verilir. Ama eğer ısırdığı için öldü ise, o zaman o murdardır yenmez. Şimdi ben size ne anlatıyorum?
Bulunduğumuz ve imtihan olunduğumuz makamlar ve imkânlar emanettir, bunları ısırarak salyamızı bunlara akıtıp murdar etmeyelim. Makamlar emanettir, bunlar gelip geçicidir. Bizim sahibimiz Rabbimiz ve davamız için kullanmamız gereken şeylerdir. Bunları ısırarak, bunlara salyamızı karıştırarak, hem kendimizi helak ederiz hem de peşimizden gelenleri, arkamızdakileri helak ederiz” diyerek bir konuşmasında müthiş bir örnek ve ders veriyor merhum hocamız Erbakan.
Makam kelime itibariyle bulunulan yer, görev yeri demektir ve her neredeysen orayı temsil ediyorsun demektir. Bu bakımdan makamın büyüğü küçüğü olmaz. Azı çoğu olmaz.
Dünya makamında ne kadar kalacağımızın bir garantisi olmadığı gibi dünyadaki değişken makamlarda da ne kadar kalacağımızın ne süre oyalanacağımızın kesinliği yoktur.
Her ne iş yapıyorsak yapalım oradaki iş tutuş şeklimiz, işe yaklaşımımız, çevremizle kurduğumuz ilişki bulunduğumuz yere olan katkımızdır. Oraya kattıklarımız kadar da kendimize katma değer oluşturmuş oluruz. Bu dünyadaki makamlara oluşturduğumuz katma değer kadar da hedefimize yaklaşırız.
Bu bilinç ile kuşanmış, bu şuuru yüklenmiş hangi insan olursa olsun asıl makama doğru yol alıyordur.
Hepimiz öyle ya da böyle bir makamın temsil ediyoruz. Bu makama yaklaşımımız, makama kattıklarımız makamın bize kattıklarından bizim için daha hayatidir. Evvela kulluk makamına talip olmamız gerekir. Bir insan için ana hedef ve ulaşılması gereken en yüce makam “Kulluk” makamıdır ve dünyanın tüm geçici makamları bu makamı ya hak etmede aracıdır ya da kaybetmede…