Bu durum, gıda güvenliğini ve halk sağlığını tehdit ediyor.
Ali Al-Sha’ar, güney Lübnan’ın al-Hebbariyah köyünden bir çiftçi, hava saldırılarının etrafındaki topraklarını titreterek komşularının kaçmasına rağmen toprağını terk etmeyi reddetti. 14 ay boyunca savaşın gölgesinde, patlamaların sürekli yankılandığı bir ortamda tarlalarını sürdü. Şimdi ise, kırılgan bir ateşkesin sağlanmasıyla birlikte, hemen tehlike kalkmış olsa da, tarlalarındaki mahsuller yanmış ve tahrip olmuş durumda.
Savaş, Hizbullah’ın 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısına verdiği destekle başlamış ve Lübnan’ın tarım sektörünü büyük oranda yok etmiştir. Kasım sonunda başlayan ateşkesin ardından bile, Lübnan’ın tarım sektörü, ülke ekonomisinin yüzde 80’ini oluşturan önemli bir sektör olarak büyük bir zarar görmüştür. 37’den fazla köy, çiftlik ve zeytinlik yok olmuştur.
Zeytinlikler Yanmış, Hasatlar Kaybolmuş
Zeytin hasat dönemi, çatışmanın en şiddetli dönemine denk gelmiş ve birçok çiftçi, ağaçlarına ulaşmakta zorlanmıştır. Beyaz fosfor ve diğer ateşli mühimmatlarla, büyük zeytinlikler tamamen yok olmuştur. Güney Lübnan’daki Zeytinyağı Üreticileri Derneği eski başkanı Hussein Ismail, bölgedeki zeytin ağaçlarının yüzde 80’inin yok olduğunu belirtiyor. Birçok ağaç tamamen yanmış, diğerleri ise patlamalar nedeniyle meyvelerini erken dökmüş ve zeytinler bozulmuştur.
Hasbaya bölgesinde, Maimes gibi yerleşimlerde ise zeytin tarımı yüzde 90 oranında yapılmaktadır. Çiftçiler, artan şiddet korkusuyla hasadı erkenden yapmak zorunda kaldı. Bu, zeytinyağı üretiminde yüzde 20’lik bir azalmaya yol açtı.
Savaşın Ekolojik Etkileri Tarım Dışına Yayılıyor
Savaşın etkisi yalnızca tarımla sınırlı kalmamış, ormanlar ve su kaynakları da büyük zarar görmüştür. Lübnan Balamand Üniversitesi'nden George Metri, 2024 yılı itibariyle, 5.745 hektardan fazla orman ve tarım arazisinin yandığını belirtiyor. Ormanlar yok olmuş, doğal yaşam alanları tahrip edilmiştir.
İndyACT çevre örgütünün başkanı Hala Kallani, bu yıkımın hem kısa vadeli hem de uzun vadeli sonuçlar doğuracağını, bölgedeki ekosistemlerin iklim değişikliğiyle mücadele için hayati olduğunu ifade ediyor.
Su Krizi Derinleşiyor
Lübnan’ın su krizi, savaş nedeniyle daha da kötüleşmiştir. Lübnan Üniversitesi’nden Jalal Helwani, suyun doğru şekilde depolanamaması nedeniyle su kaynaklarının tükenmeye yüz tuttuğunu ve özellikle kıyı bölgelerinde tuzluluk seviyelerinin arttığını belirtiyor. Savaşın, su altyapısını tahrip etmesi de bu durumu daha da kötüleştirmiştir. Yasaklı mermilerden yayılan zehirli kimyasallar, su kaynaklarını kirleterek, içme suyu temininde büyük zorluklara yol açmaktadır.
Sağlık Tehditleri Artıyor
Savaşın yol açtığı hava kirliliği ve zehirli gazlar halk sağlığını tehdit ediyor. Lübnan'da, özellikle elektrik eksiklikleri nedeniyle kullanılan dizel jeneratörlerinin yaydığı toksik gazlar, başkent Beyrut’ta sürekli bir kara sis oluşturmuştur. Lübnan Meclisi üyesi ve atmosfer kimyası uzmanı Najat Aoun Saliba, bu kirleticilerin sağlık üzerinde ciddi tehditler oluşturduğunu ve sürekli maruz kalmanın cilt yoluyla organlara zarar verebileceğini ifade ediyor.
Kalkınma ve İyileştirme Çabaları Gerekiyor
Lübnan Çevre Bakanlığı, toprağın fosfor bombaları ve diğer mühimmatlarla kirlenip kirlenmediğini belirlemek için toprak örnekleri alıyor. Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile işbirliği içinde, hava kalitesini izleme sisteminin yeniden aktive edilmesi hedefleniyor.
Ancak uzmanlar, savaşın yarattığı yıkımın onarılmasının onlarca yıl süreceğini belirtiyor. Ekosistemlerin yeniden inşası, tarım alanlarının rehabilitasyonu ve kirliliğin giderilmesi, Lübnan’ın zaten kötü durumda olan ekonomik ve altyapı krizleri göz önüne alındığında büyük bir çaba gerektirecek.