Gündem

Kurtulmuş: 216 firari asker ferdi eylemler ve suikastler içerisine girebilir

Abone Ol

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Habertürk televizyonunda canlı yayınlanan “Teke Tek” programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Darbe girişimiyle ilgili “Bundan sonra Türkiye’de bu hareketin devamının geleceğini düşünüyor musunuz? Yoksa riski atlattık mı?” sorusu üzerine Kurtulmuş, 15 Temmuz’da sadece bir darbe girişiminin olmadığını, bunun önceki darbelerden farklı olduğunu belirtti.

Bu darbe girişimiyle önce yönetimin değiştirilmesi, eş zamanlı olarak Türkiye’de bir iç savaş çıkması ve sonunda da yabancı işgale, Türkiye’ye işgale hazırlama projesi olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, “Bunu söylediğimiz zaman bazıları ürküyor ya da abartılı bulabiliyor ama Irak’ın paramparça hale gelmesi, Irak’taki o sürecin başlamasından 20 ay sonra gerçekleşmiştir. Suriye, 18-19 ay sonra bugünkü Suriye haline gelmiştir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin en karanlık, en zor virajıydı, ülkemiz tam tabiriyle uçurumun kenarından döndü. Artık yakın dönemde Türkiye’de bir darbe teşebbüsünün olabileceği, buna benzer bir hain planının uygulanmaya konabileceğini zannetmiyorum.” ifadelerini kullandı.

“Devlet bütün birimleriyle uyanık bir vaziyette”

Yeni tarihlerin verildiğinin hatırlatılması üzerine de Kurtulmuş, şöyle konuştu:

“Bu FETÖ’cü çete ve bunlarla iş birliği halinde olanlar, ‘vazgeçtik, yenildik, kenara çekilelim’ diyecek değiller. Bunlar başka vesilelerle, algı operasyonları üzerinden, örneğin Türkiye ekonomisinin kötüye gitmesini sağlayacak birtakım algıların oluşmasını temin edebilirler. Şu anda 216 firari asker var. Onlar ve onlarla işbirlikçiler üzerinden birtakım ferdi eylemler, suikastler içerisine girebilirler. Siber saldırı teşebbüsünde bulunabilirler. Bundan sonra uyanık olmak lazım. Devlet de bütün birimleriyle uyanık bir vaziyette. Bundan sonra gelebilecek her türlü tehdidi savuşturmak için tedbirli bir şekilde duruyor. Bundan sonra ne yapacağız? Bunlardan bir tanesi, devletin bütün kademlerini bu adamlardan temizlemek lazım. Devleti ele geçirilecek bir mekanizma olmaktan çıkarılarak, gerçekten devletin hizmet edilecek bir alan haline dönüştürülmesi için de demokratik reformların yapılması gerekiyor. İki alanda çok işimiz var. Bu işler uzun sürebilir ama öncelikli olarak hiç merhamet etmeden, bu işe bulaşmış, FETÖ örgütüyle kenarında, içinde, bir türlü irtibatı, iltisakı olan herkesin mutlaka bunun hesabını vermesi lazım. Yaptıklarının burunlarından fitil fitil getirilmesi lazım.”

“Cumhurbaşkanımıza kızanlar bile, ‘Büyük bir liderlik gösterdi’ dediler”

Uluslararası medyanın 7 Ağustos mitinginin ardından yaptığı yayınlara dikkat çekilmesi üzerine Kurtulmuş, “Burada zaten Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli, devlet-millet hep beraber Cumhurbaşkanımız ile birlikte o görüntünün içerisinde olmasaydı, ben sizi temin ederim ki Avrupa basını, bu mitingi dahi Erdoğan’a karşı bir miting olarak gösterebilirdi. Dolayısıyla burada bir irade var, bu irade bütün milletin iradesidir. Burada siyaset yok, sağ sol yok, parti meselesi yok. Burada milletin onuru, izzeti ve istikbali meselesi var. Bu sadece hükümetin varlığı değil, Türkiye’nin varlığı ve birliğine, istikrarına destektir.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın darbe gecesindeki kararlılığı ve cesaretine işaret eden Kurtulmuş, “Bu büyük bir cesarettir, büyük bir liderlik göstergesidir. Sayın Cumhurbaşkanımıza kızanlar bile, ‘Helal olsun, büyük bir liderlik gösterdi’ dediler. Millet de zaten o cesareti, kararlılığı görünce çok rahat bir şekilde meydana çıktı.” dedi.

“ABD, bu adamı Türkiye’ye vermek durumundadır”

ABD’nin bu işin arkasında olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldığının hatırlatılması ve “Acaba Amerika’ya doğru bu çıkışları daha yüksek perdeden mi yapmak lazım? Yoksa bununla ilgili elimizde olan verileri diplomasi çerçevesi içerisinde göstermek daha mı doğru olur, Türkiye’nin gelecekteki ilişkisi açısından?” diye sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Bu ilişkinin hassasiyetini biliyor ve bunu korumaya azami gayret gösteriyoruz. Resmi anlamda ABD’nin yönetimini suçlayıcı mahiyette hiçbir şey söylenmiyor.

Söylediğimiz şey şudur, empati yapın, tersi olmuş olsaydı… Varsayalım ki, ABD’yi yıkmaya çalışan bir terör örgütünün lideri, gelip burada Ankara’da, Çankaya’da yaşasaydı, onu korusak, kollasaydık ne yaparlardı? Beyaz Saray’ı, parlamentoyu, Pentagon’u bombalayan birisini biz korusaydık ne hissederlerse biz de onu hissediyoruz. Eğer Amerikalılar bu empatiyi yapmazlarsa gerçekten yanlış yapmış olurlar. Türk-Amerikan ilişkilerini de zedelemiş olurlar. Söylediğimiz şey budur. Son derece de makul bir şeydir.

Türkiye ile ilişkilerini heba edecek kadar bir meczuba değer vereceklerini zannetmiyorum. Senelerdir kullanmış olabilirler, müsamaha göstermiş olabilirler. Ama gelinen noktada 79 milyonun, bütün İslam dünyasının nefretini kazanmış olan bir terör örgütüne karşı, bunun mantığı itibarıyla, yaptığı işler itibarıyla da DAEŞ’ten ne farkı var? Teolojisi dahi bire bir aynı. Masumiyet, içe kapalı, tekfirci anlayışları… Böyle bir örgüte karşı eğer Amerika demokratik standartlarında gerçekten samimiyse bunu Türkiye’ye vermek durumunda. Türkiye bir taraftan bunu söylüyor, diğer taraftan da öteden beri sürekli dosya gönderiyoruz. Hele şimdi istemedikleri kadar dosya içerisinde bilgi, belgeler gönderiyoruz. Buradan ortaya bir gerçek çıkacak ki bu örgütün lideri Pensilvanya’daki adamdır. ABD, Türkiye ilişkilerini sürdürmek bakımından bu adamı Türkiye’ye vermek durumundadır.”