Türkiye, Irak, Irak Kürtleri ve İran tarihi bir dönemle karşı karşıya…
Ortadoğu tarihin kritik eşiğinde. İslam Dünyası yeni bir evrilme, dönüşüm, bölünme süreciyle karşı karşıya. Dünya nefesini tutmuş yeni bir savaşın startını bekliyor…
Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani tüm uyarılara rağmen 25 Eylül’de referandum yaptı. Barzani’nin arkasında kim, karşısında kim var hepsini biliyoruz…
Bu tarihi süreçte Hz. İbrahim’in atıldığı ateşi söndürmek için su taşıyan karınca misali. Benim görüş ve duruşumun bu ateşi söndürmeye yetmeyeceğini biliyorum. Ama en azından tarafımız, duruşumuz ve niyetimiz Hak tarafından da Halk tarafından da bilinsin istiyorum…
Alparslan’ın mirasına mı sahip çıkacağız?
Selahaddin’in yolundan mı gideceğiz?
Yoksa Lawrens’in ayarttığı Şerif Hüseyin’in peşinden mi gideceğiz?
Alparslan’ın ve Selahaddin’in bıraktığı şanlı ve şerefli miras da ortada, Şerif Hüseyin’in bıraktığı alçak ihanet ve haince satılmış Arap dünyasının hali de ortada!
Avrupa, coğrafi ve dini bütünlüğüyle yakınlığı olan ülkeleri AB çatısı altında topladı, toplamaya devam ediyor. Din kriterini sağlamayan Türkiye’yi ise 60 yıldır kapısında bekletiyor. İlginçtir aynı ülkeler, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da mevcut ülkeleri etnik kimlik ve mezhep farklılığı üzerinden küçücük parçalara bölmeye çalışıyor. İspanya’da Katalanların özgürlüğüne karşı çıkanlar, kapalı kapıların arkasında Barzani’ye gaz verip Irak’ı bölmenin planını sahneye koyuyorlar. Katalonya’nın İspanya’dan ayrılmasına karşı çıkanlar Kuzey Irak’ın Irak’tan ayrılmasını istiyorlar.
Ortadoğu savaşlarla yanarken, terör ateşiyle kavrulurken; iç savaş tüm şehirleri kan gölüne çevirmişken, milyonlarca çocuk ve kadın evlerinden, yurtlarından koparılıp, yâd ellere kaçarken, huzur içinde yaşanan Kuzey Irak’ta, evlerinde güven içinde yaşayan Kürtleri ateşe atmak için kim bize oyun oynuyor? Cini şişeden çıkaranlar inanın ki Kürtlerin de Kürdistan’ın da dostu değillerdir.
Huzur içinde yaşayan Kürtler için yeni bir ölüm senaryosu yazılmıştır. Barzani’ye gaz verenler; Barzani ve Kuzey Irak halkı, “Türkiye’ye bağlanmak istiyoruz” dese ne yaparlar acaba? “Kürt halkının kendi kaderini belirleme hakkı vardır” diyecekler mi? Demezler. Çünkü dertleri, Kürtlerin hakkı, hukuku, huzuru ve demokratik tercihi değildir…
Kürdistan’ı kurmak değil ama tüm İslam ülkelerine ağabeylik yapacak, onları koruyacak, himaye edecek bir İslam Devleti’nin kurulması hem bir hak, hem bir zorunluluktur! Müslüman ülke ve halkların geleceği, huzuru, güveni, refahı ve mutluluğu, güçlü olması; batının emperyalist emellerine direnebilmesi; etnik ve mezhepsel temele dayalı küçücük devletlere bölünmek değildir.
Keşke Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ürdün, Filistin birleşse. Mısır, Cezayir, Tunus, Libya ve Fas Kuzey Afrika’da birleşip bir blok olsa. Afrika’daki diğer sınır komşusu İslam ülkeleri birleşse. Bölünüp küçücük yutmalık lokmalar olmaktan daha iyi olmaz mı?
İslam dünyasına ve İslam coğrafyasına musallat olmuş İsrail, içimizdeki hainlerin, maşaların eliyle bizimle oyun oynuyor…
Oynan oyunla, yapılan planla, büyük İsrail’e giden yolun taşlarını tek tek ve sabırla döşüyorlar. Biz de seyrediyoruz. Bu gidişi ya birleşerek, ya da güçlü bir Türkiye’nin sahne almasıyla durdurabiliriz! Bizi bölmeleri de Türkiye’ye saldırmaları da bunu bildikleri içindir…
Birlikten güç ve kuvvet, ayrılıktan azap, eziyet ve zulüm doğar. Irak ile Suriye’nin ve Müslüman halkların kurtuluşu “toptan Allah’ın ipine sarılmakla” mümkündür. Allah’ın ipini bırakıp ABD ve İsrail’in ipine sarılan liderlerin de halkların da düştüğü dramatik durum tarih kitaplarında yeterince var.
Biz Batı’nın içimizde inşa ettiği yeni Truva atını tartışırken, onlar başka bir İslam coğrafyasında başka bir Truva atı için çalışmalarına çoktan başlamış durumdalar