İsrail’in ulusal savunma bakanı, Mescid-i Aksa’ya sinagog yapmayı düşündüğünü söylemiş. Siyonistlerin Filistin’de yaptıklarını görünce bu açıklamaya şaşmak anlamsız olur. Adamlar “insanlığı” yok ediyorlar. İnsanlığa karşı işlenebilecek bütün suçları alçakça işliyorlar. Fotoğrafın önünde İsrailli siyonistler dururken arkasında Amerika Birleşik Devletleri’nde hâkimiyet kurmuş siyonistler ve onların destekçileri bulunuyor.
Filistin’de yaşanan acılar yüreklerimizi dağlarken diğer taraftan işin tarihî boyutuna dair okumalar da yapıyorum. Elimde Eldar Hasanoğlu ve Nuh Aslantaş tarafından yazılmış, Albaraka Yayınları arasından çıkmış “Kudüs-Vahiyle Kutsanan Şehir” kitabı var. Kudüs’ün bütün hikâyesini öğrenmek istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun. Tarihî derinlikte bütün yaşanmışlıkları oldukça detaylı bir şekilde anlatmış yazarlarımız.
Kudüs kitabından aldığım özet bilgiyi sizinle paylaşayım; Filistin’i, Kudüs’ü ne zaman Müslümanlar yönetmişse bölgeye barış ve huzur geldiğini görüyoruz. Yahudiler de Hristiyanlar da Müslümanların yönettiği Filistin ve Kudüs’te barış içinde bir arada yaşamışlar. Hem de öyle 5-10 yıl değil; yüzyıllar boyunca herkes dininde, dilinde, inancında serbest olmuş. Yahudilerin entrikasından, haçlıların zulmünden bıkan insanlar Müslümanların yönetime gelmesini istemişlerdir.
Kudüs; Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’in manevi olarak değer atfettiği şehirdir. Kudüs ismi de “kutsiyet” ile aynı kökten geliyor. Yahudi kutsal metinlerinde Kudüs “barış, doğruluk, adalet, mukaddes” şehir olarak ifade ediliyor. Ancak bugün Filistin’de yönetimde bulunan Yahudilerin kutsal kitapta yazanlarla ilişkisini takdirlerinize arz ediyorum. Filistin’de 50 bine yakın insan şehit edilmiş, 100 bin kişi yaralanmıştır. Hayvanlar, bitkiler yok edilmiştir. Yaşanan açlık, susuzluk ve sürgünün katil faillerini bir kez daha kendi tarihsel metinlerinde çok daha net görmemiz mümkün.
Hristiyanlıkta ise “Hz. Âdem Kudüs’te metfundur. İsa Mesih asli günahın kefaretini burada ödemiş, çarmıhtan akan kefaret kanı bu şehre dökülmüş, insanlık asli günahından bu şehirde kurtulmuştur.” Haçlılar 15 Temmuz 1099 günü Kudüs’e girdiler, 70 bin insanı katlettiler. Şehirde tek bir Yahudi ve Müslüman kalmadı. Yapılan katliama şahit olan Haçlı tarihçi Fransız Papaz Fulcherius Carnoixensis yaşananları şöyle anlatıyor: “Mabette (Harem-i Şerif alanında) 10 bin kişi öldürüldü. Gerçekten orada olsaydınız ayaklarınızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanıyla kaplandığını görürdünüz. Daha başka ne denebilir ki? Alanda hiçbir canlı bırakılmadı! Ne kadınlara ne de çocuklara acıdılar. Hepsi göz kırpmadan katledildi.” Bugün Filistin’de yaşananlara ne kadar benziyor değil mi?
Peki Müslümanlar için Kudüs ne ifade ediyor? Kudüs’ü nasıl yönetiyorlar? “Müslümanların ilk kıblesi, İsra ve Miraç mucizelerinin şahidi olan Kudüs, Mekke ve Medine ile birlikte ziyaret edilecek yegâne kutsal şehirdir.” Hz. Ömer, 638 yılında Kudüs’e sırtında deve tüyünden yapılmış mütevazı bir hırka, gündelik hurma taşıyan bir deve ile girer. Üstelik hizmetçisi ile sırayla bindiği deveye Kudüs’e girerken binme sırası hizmetçidedir. Hizmetçi sırasını Halife Ömer’e vermek ister ancak O kabul etmez. Kan dökülmeden Kudüs’e girilir ve kimseye dokunulmaz. Hz. Ömer bir “emanname” yayınlayarak şehirde yaşayan herkesin hak ve hukukunu garanti altına alır.
Selahaddin Eyyûbî, 2 Ekim 1187’de Miraç Kandili’ne denk gelen cuma günü Kudüs’e girer. Şehirde kalmak isteyenlere dokunulmaz; şehri terk etmek isteyenlerin ise küçük bir fidye karşılığında, taşınabilecek eşyalarını alarak Kudüs’ten ayrılmalarına izin verilir.
Yavuz Sultan Selim, 1516 yılının bir sonbahar gününde Filistin ve Kudüs’ü Osmanlı topraklarına kattı. Şehirde 400 yıl boyunca huzur ve barış egemen oldu. İngilizlerin 1917 yılındaki işgaliyle başlayan ve İsrail zulmüyle 107 yıldır bitmeyen bir yara, 2024 yılında kangren olmaya devam ediyor.