Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz, imzaladığı kararnameyle ülkesinde kadınların ehliyet alarak araç sürmesinin önündeki engeli kaldırdı.
Her ne kadar “ilgili bakanlıkların yapacağı çalışmaların ve gerekli yasal değişikliklerin tamamlanmasının ardından” 23 Haziran 2018’den itibaren uygulanacak olsa da Suudi Arabistan medyası kararı “tarihi” olarak niteledi.
Suudi Arabistan, dünyada kadınların araç sürmesinin yasak olduğu tek ülke olduğu için Kral Selman’ın kararı tüm dünyada yankı uyandırdı.
Fakat bu adımın öncesinin ve sonrasının konuşulması, bazı noktaların gözden kaçırılmaması gerekiyor.
Bugüne kadar Suudi Arabistan’da kadınların araç kullanmasının önündeki engelin araç kullanmanın haram olduğuna dair verilen fetvalar olduğu söylenir ve suç alim oldukları iddia edilen kişilere atılırdı.
Son kararname bunun doğru olmadığını açıkça gösterdi.
Suudi Arabistan’da kadınların araç kullanmalarına bugüne kadar izin vermeyen bizzat yönetimin kendisiydi.
Yani Kral Selman ve kardeşleriydi.
Aynı algı hâlâ devam ediyor ve kadınları bugüne kadar neden en temel haklarından mahrum ettiğinin hesabı sorulması gereken kişi adeta kahraman ilan ediliyor.
Suudi Arabistan’da kadınların araç kullanıp kullanmamaları konusunda sözde âlimlerin bir suçu varsa o da kadınları bu haktan mahrum etmeleri değil, İslam’ın temel kaynaklarına göre verilmesi gereken helal ve haram fetvalarını rejimin keyfine göre vermeleridir.
Kadınların araç kullanmalarının ne kadar zararlı olduğunu ve ne tür kötülüklere yol açabileceğini vesaire anlatarak haram fetvası verenler, Kral Selman’ın yayınladığı kararnamenin ardından alay konusu haline geldiler.
Eski konuşmalar ve yazılı fetvalar hatırlatılarak şu soru soruluyor:
“Bir önceki hükmü nesheden yeni bir ayet inmediğine göre dün haram olan şey bugün nasıl oldu da helal oluverdi?”
En komiği de daha geçenlerde kadınların araç kullanmasına izin verilmesi yönündeki çağrıların Batı’nın komplosu olduğunu öne sürüp, kadınların araç kullanmasına izin vermeyerek oyunu bozduğu için Kral Selman’a teşekkür eden alim kılığına girmiş soytarının sözleriydi.
Alay konusu olmak, İslami hükümleri kralların ve prenslerin oyuncağı haline getirenler için az bile.
Suudi Arabistan, jakoben laikliğe doğru hızla yol alıyor.
Fakat yaşanan değişimin daha fazla özgürlük anlamına geldiği söylenemez.
Kadınların araç kullanması, sinema salonlarının açılması, kadınların stadyumlara girmelerine izin verilmesi, kadın-erkek karma etkinlikler ve eğlenceler düzenlenmesi, kadınların belli makamlara atanması ve benzeri adımlar atılırken demokrasi, ifade özgürlüğü ve insan hakları gibi konularda herhangi bir iyileşme beklenmemeli.
Batı’da yankı uyandıracak adımların, pratikte uygulanan baskıları ve insan hakları ihlallerini perdelemek için atıldığını söyleyen çok sayıda gözlemci var.
Suudi Arabistan’ı fiilen yöneten Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın tahta çıktıktan sonra “Hadimu’l-Harameyn” (Mekke ve Medine’nin hizmetkârı) unvanını kullanmayacağı söyleniyor.
Şayet doğruysa gayet isabetli bir karar.
İnsan hak etmediği unvanı kullanmamalı.
Kral Selman’ın oğlu, Suudi Arabistan bayrağından Kelime-i Tevhid’i de kaldırırsa çok iyi olur.
Çünkü Kelime-i Tevhid’in eğlence aracı haline getirilmesi ve ayaklar altında çiğnenmesi Müslümanlar’ı incitiyor.