Kötülük iyilerin saflığından beslenir

Abone Ol

Bugün okulda veli toplantısı vardı. 8-D sınıfından dört veli, 8-C sınıfından altı veli, 8-F sınıfından bir veli gelmiş; 8-B sınıfından hiç kimse gelmemişti. Gazete için yazı yazmam gerekiyordu. Güzel şeyler yazmak istiyordum, ferah şeyler... Gelen velilerle tek tek sohbet ettim. Çocuklar hakkında iyi şeyler söyledim. Seçecekleri okullar hakkında bilgi verdim. Ve onları çok sevmelerinin gereğini anlattım. Dışarıda, ev dışında yenildiklerinde, yıkıldıklarında, kendilerini kimsesiz hissettiklerinde dönecekleri bir kapı bırakmaları gerektiğini, onlara açık bir kapı, açık bir kalp olmalarını dilim döndüğünce anlattım. Sevgi açlığı yaşayan çocukların, oyuncak oldukları bir dünyada yaşadıklarını unutmamalarını söyledim.

Sonra Twitter Cumhuriyeti'nde Osman'ı nasıl linç ettiklerini gördüm. Utandım. Bana kötülüğün resmini yap deseler, Osman üzerinden insanların inançlarına küfür edenlerin, alay edenlerin, kendilerini dünyanın en önemli şeyi zannedenlerin yüzlerini ortaya koyardım. Oysa bugün güzel şeyler yazmak istiyordum. İyi insanlar tanıyalım demek istiyordum. Evet, hepimiz ölecek yaştayız ama hayatın kenarına çekildiğimizde içimizde ne kalacak, kim kalacak, hangi anı hatırlayacağız?

Sonra Haliç kenarına geldim. Feshane durağının yanında, deniz kenarı çok güzeldir. Oturup yazımı orada yazayım dedim. Balık tutanlar, arkadaşlarıyla laflayanlar, ailesiyle piknik yapanlar, yalnız yürüyenler, Haliç Köprüsü'nde akan trafik, denizden gelen hafif serinlik... İyilikten çok durgunluğu hatırlatıyordu.

Çocukluğumdan beri bildiğim bir şey var: İnsanlar spora ve skora bakıyorlar. Maçtayken yaptığınız centilmence hareketlere pek bakan yok. Ya da rakip takıma haksızlık etmeden, oyun arkadaşlarınıza yamuk yapmadan oyunu bitirmenize pek kimse bakmıyor. Varsa yoksa anı yaşamak ve o an içerisinde alabildiğine gol atabilmek. Bu; laf sokmak, su akarken testiyi doldurmak, tencerenin dibini sıyırmak, vurup geçmek, kâr elde etmek, devletin malı deniz yemeyen domuz mezhebinde olmak, becerebildiğiniz kadar... Hepsi aynı. Böyle zamanlarda kimsenin dönüp ince zevklere, güzelliklere, bir güle dönüp bakası yok. Hele muhasebe yapası hiç yok. Çünkü her takım haklı, her takım kazanmayı hak ediyor; oyuncuların gereksiz jestlerine gerek yok!

Gittikçe kabalaşan bir dünyada, herkesin siyaset, ekonomi, kültür, hukuk, sosyoloji, teknoloji, strateji uzmanı olduğu bir ülkede yazmak, sohbet etmek, yanlışa yanlış; doğruya doğru demek muhasebe yapan insanların hakkı da değilmiş harcı da değilmiş.

Hele konfora alışmış insanların dünyasında, emek veren, bedel ödeyenleri savunmak...

Sokak röportajlarında, sosyal medyada kabalaşan bir dil var. Testinin içinde ne varsa dışına o sızarmış; çok fena kötülük sızıyor dünyaya. En çok da eğitimli insanların ağzından. Ne demişlerdi hani: Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür. Tahsilli cahilleri iyiliğe, barışa, eşitliğe, birlikte yaşamaya ikna etmeye çalışıyor iyi niyetliler... Oysa unuttukları bir şey var, cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile süslüdür. Ve işin garip tarafı o iyi niyetliler hiçbir zaman kendi taraflarına dönüp içimizdeki ahmakları ne yapacağız demiyorlar. Zira iyi niyetlilerin o saflığını görerek, Tayyip Erdoğan'ın karizmasının, gücünün, etkisinin, sevgisinin, samimiyetinin gölgesinde nemalanmaya devam eden fırsatçıları söküp atamıyorlar. Düşmanı beslemek türlü türlüdür. En ahmakçası ise dost görünümlü düşmanı beslemektir. Tutup size Türk Edebiyatı İsimler ve Eserler Sözlüğü’nden bahsetmeyeceğim artık. Çünkü bu ne iktidarın ne de sizin umurunuzda! Tarım Bakanlığı lojmanlarından kime oy çıktığını hepimiz biliyoruz. Ve kimileri sadece kendisini aşağılayanı ciddiye alır.

Her neyse... Kötülüğü görmek istememiştim bugün. Hayatın kenarına çekildiğimizde; elimizde, gözümüzde, gönlümüzde, hayat defterimizde ne kalacak? Hepimiz bitecek bir ömrü taşıyoruz; bitmeden önce fırsat bulanlar, muhasebeye fırsat olanlar; şunu iyi aldattım, şuradan iyi çaldım, şuna iyi ki laf soktum, şunu iyi kandırdım, elimin kiri oldu, oh mu diyeceksiniz? Yoksa ne güzel insanlar tanıdım, iyi ki yaşadım, iyi ki Allah bana bir ömür vermiş mi diyecekler?

Bugün veli toplantısına gelen güzel İnsanlara dediğim şuydu: Çocuğunuz hangi alanda iyiyse, o alanda destek verin. Sürekli başarısız oldukları alana zorlamayın, dedim. İyi niyetli dostlarıma da sadece şunu diyebilirim; yanınızda ya da karşınızda olanlara, özellikle kötülükle beslenenlere, aptallıktan ve ahmaklıktan vazgeçmeyenlere bir şeyler anlatmak zorunda değilsiniz. İnanın sizi görünce mutlu olan, hatta sizin sözlerinize sizden daha çok inanan iyi insanlar var. Kadrinizi bilen; gönlünüzü anlayan; sizi gören insanları görün artık. Yoksa kaba ifade ile kıyakçı olmaktan kurtulamazsınız bu hayatta.