Körleşen bakışlar ardında kaybolan değerler

Abone Ol

Erdem eksikliği, toplumumuzun en büyük sorunlarından biri hâline geldi.

Ne yazık ki bazıları için bu, ulaşılmaz bir zirve gibi görünüyor.

İnsan, hangi düşünceye sahip olursa olsun, kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın, hangi değerleri benimserse benimsesin, yapanın kimliğinden bağımsız olarak iyi şeyleri görebilmeli, güzellikleri takdir edebilmeli, dillendirebilmeli ve destekleyebilmelidir.

Bu, en temel insani erdemlerden biridir.

Bu erdemi bile gösteremeyenlerin iyi niyetinden, samimiyetinden ve sözüne itibardan bahsetmek ne kadar yersizdir.

Kalbi kötülükle dolu olanın dilinden güzel söz çıkmasını beklemek, çölde yağmur beklemek gibidir.

Düşünceleri, bakış açısını köreltmiş, ön yargılarıyla hapsedilmiş kimselerden de hakikati görmesini, iyiliğe destek olmasını beklemek boşunadır.

Bu tür insanlar, herhangi bir konuda fikir belirtirken olayın kendisine değil, onu gerçekleştiren kişinin kimliğine, inancına, düşüncesine odaklanırlar.

Onlar için önemli olan "ne" yapıldığı değil, "kim" tarafından yapıldığıdır.

Farklı görüşlere sahip olanların başarılarını görmezden gelir, hatta olumsuz bir şekilde çarpıtmaya çalışırlar. Sanki muhalif olmak; sürekli kusur bulmak, olumsuzluk üretmek ve karşı tarafı yıpratmakla eş anlamlıymış gibi...

Oysa gerçek muhalefet, hakikati görmeyi ve kabul etmeyi gerektirir.

İyi yapılan bir şeyi takdir edebilmek, gerektiğinde taltif etmek, bir olgunluk ve erdem işaretidir.

Ama ne yazık ki bazıları bu olgunluğa erişememiş, ön yargılarının esiri olmuştur.

Aslında dillendirdikleri, görmek istedikleri şeydir.

Başta bir erdemsizlik olarak ortaya konan bu çaba, zamanla haksızlığa, hatta ihanete dönüşebilir.

Bu tavır, kendi toplumunu küçümseyen, başkalarına karşı olumsuz bir imaj çizilmesine neden olan, kendini üstün gören kişilerin karakteristik özelliğidir.

Onlar, üzüm yemek yerine bağcıyı dövmeyi tercih ederler.

Bu tür insanların iyi bir şeyi görüp takdir etmesi, teşekkür etmesi gibi hasletleri yoktur.

Onlar için önemli olan; "ben" değil, "biz" değil, sadece "kendi dar dünyaları"dır.

Toplumun genelinin faydasına olan bir gelişmeyi bile, eğer "kendi taraflarından" gelmiyorsa görmezden gelir veya küçümsemeye çalışırlar.

Çünkü vefasızdırlar. Vefasızlığa vefayı anlatamazsınız.

Erdemsizliği tercih edenlerden, ön yargıları gözünü kör etmiş kimselerden erdemli bir tavır beklemek mümkün değildir.

Onlar, kendi oluşturdukları "zihin hapishanelerinde" tutsaktırlar.

Hakikati görmek ve kabul etmek için önce bu "hapishane”den kurtulmaları gerekir.