Geçen hafta kaleme aldığım yazıda naklettiğim “Muin-i zalimîn dünyada erbab-ı denaettir. Köpektir zevk alan, sayyad-ı bîinsafa hizmetten.” sözünün manasını soranlar çok oldu. Söz gayet sarih olduğu hâlde, günümüzün 300 kelimelik yaşantısına büyük gelmiş olacak ki; verilmek istenen mesaj anlaşılamamış. (Lütfen, sözlerimi insanımızı hakir görmek olarak algılamayın. İnsanımıza dayatılan “Medeni olmak istiyorsan, yüzünü batıya dön” safsatasının sonucuna dikkat çekmek istedim. Koca bir medeniyeti bir gecede cahil edenler versin hesabını…) Konumuza dönecek olursak; yukarıdaki özlü sözün günümüz Türkçesi’ndeki karşılığı “Zalimlerin şu dünyada yardımcıları alçaklardır. Bunlar, insafsız avcılara; hizmet eden köpeklere benzer.” şeklindedir.
“Köpek” kelimesi, bir sözü daha çağrıştırdı bana. “Yedi soyu arslan olan bir arslan, asillik dava etmez; kendisini gizler. Yedi soyu köpek olan, meydanda gezer, ben arslanım diye…” sözünü düşündüm bir anda. Gerçekten de öyle değil mi? Şöyle bir çevremize baktığımız vakit, ilmi olmayan, velayetten bî- haber, hatta şeriata ve fıkha göre abdest alıp namaz kılmasını dahi bilmeyen bazı nadanlar; alim, hoca, şeyh, veli ve mutlak vekil diye kendilerini “tasnif” ediyorlar. Yol kesen eşkıya, evliya olmuş da; haberimiz yokmuş! Ahir zaman dedikleri, bu olsa gerek.
Kendisini düne kadar Fethullahçı terör örgütünün (FETÖ) mağduruymuş(!) gibi gösteren Mehmet Nuri Turan’ın, yapmış olduğu paylaşımlardan, birkaç videoyu izleme fırsatım oldu. Meğer kendisi, terör örgütü liderinin gözdesi; sevinç ve hüzün kaynağıymış. Hatta terör örgütü lideri, kendisine yapılacak suikastı bile önlemiş. Yani şu millete hainlik yapan Fethullah Gülen, Mehmet Nuri Turan’ın koruyucu meleğiymiş(!). Turan’ın kendisi söylemeseydi, “İftira mı?” diye sorardım. Lakin kendisi şakır şakır konuşunca, zamanında mağdur rolünü iyi kıvırdığını görmüş oldum. Tiyatrocular, Turan’ın rol kesmedeki maharetini görse, komplekse kapılırlardı zannımca...
Arkadaşlarım, Mehmet Nuri Turan’ın kendi sosyal medya hesabında yaptığı bir paylaşımı da bana gönderdi. Yapılan paylaşım, vatanın her karış toprağında; bahusus Çanakkale ve Kafkas cephesinde savaşmış, Albay Hacı Hulusi Yahyagil’e aitti. Mektubun tarihi 25 Aralık 1976, detayı ise şu şekildeydi:
“….Üstadın vazifesini devralmak, mevzuu bahis olamaz. O zat böyle bir hizmete kader-i ilahinin tensibi ile getirilmiştir. Her yüz başında bu ümmetin başına bir müceddid göndermek ilahi bir tavziftir. O yüz senesinin ise, Allah-u âlem hicri 1300 senesinin sonu 1400 senesinin başı olmak iktiza eder. O zat gelirse nurları takip edeceği Kur’ani ve imani hizmete bir rehber ve esas yapacaktır. La yâlemü'l-gaybe illallah.”
Mehmet Nuri Turan’ın belki de “Eyvah!” dediği ve tam bir akıl tutulması yaşadığına kani olduğum bu paylaşımında, Hulusi Bey mealen şöyle diyor: “Risale-i Nur mesleğinde postnişinlik yoktur ki; Bediüzzaman hazretleri vazifeyi herhangi birine devretsin. O zat, kader-i ilahinin tensibiyle geldiği gibi, vazifeyi devam ettirecek müceddid dahi iradeyi ilahi ile ortaya çıkacaktır. Allahu a‘lem o gelecek müceddidin çıkış tarihi Hicri 1300’ün sonu; 1400’ün de başı olacak.”
Mezkur mektubun devamında da şunlar söyleniyor: “Şahsi kanaatim bundan ibarettir. Rahmet-i İlahiye sonsuzdur. Bizler ve umum Müslümanlar, müminler böyle bir zatı rahmet-i ilahiyeden beklemekteyiz. Üstadın varislerim dedikleri ise onları hizmete teşvik için söylenilmiş bir iltifat mahiyetindedir.” Yani mealen diyor ki: “Sözümü dinleyenlere ve benden şahsi kanaatimi soranlara; Allah’ın sonsuz rahmetinden böyle bir müceddidin geleceğini tebşir ve intizar ediyorum. Madem Risale-i Nur tarikat değildir ve madem mesleğimizin esasında postnişinlik yoktur. O halde üstadımız olan Bediüzzaman’ın sizlere ‘varislerim’ şeklinde iltifat etmesi; sizi şımartmasın. O iltifat herhangi bir statü için değil, belki Kur’an’a hizmete teşvik içindir. Yoksa varis gelecek müceddiddir; o ise iradeyi ilahi iledir.”
Hacı Hulusi beyin bu ifadeleri şuna da işaret eder ki; gelecek asrın müceddidi, üstadın varisi olarak gösterilen ve kendini öyle gören kimselerden olmayacak. Belki hiç ümit edilmeyenlerden ve çok kimsenin zahiren ehliyetsiz ve liyakatsiz gördüğü ama hakikatte değerli olan kimselerden; kader-i ilahi tarafından seçilecektir.
Ayrıca şuna da hayret ediyorum: Müellif Molla Muhammed’in son yazdığı Redd’ul Evham-6 isimli eserinde ve başka çok kitaplarında mükerreren, aynen Hacı Hulusi beyin dediği gibi “Üstadın varisi yoktur. Bu hizmet-i Kur’aniye’de postnişinlik, varislik yoktur” diyor. Peki bu adamlar o zaman niçin Molla Muhammed’e itiraz ve hücum ediyorlar? Mehmet Nuri Turan da Hulusi beyin bu mektubunu, sanki Mollanın aleyhinde bir delilmiş gibi neşrediyor? İşte onun için yukarıda “Tam bir akıl tutulması” sözünü kullandım.
Selam ve dua ile...
Fiemanillah...