Mustafa Kemal’in aile hayatı ve yatak odasıyla ilgili yapılan tartışmaları ve tartışanları iyi niyetli olarak görmüyorum. Kemalizm’i değil de Mustafa Kemal’i hedef alan itham ve söylemler, “Kemalizm tabusu”nu güçlendirici mahiyettedir. İnsanların mahremiyetiyle ilgili merak, bir “FETÖ kültürü”dür, insanın kimliğini ortaya koyar! Bu gereksiz hususlar konuşulacağına, tartışılması elzem olan konuların gündeme getirilmesi daha doğru olacaktır. Kısır döngüler etrafında kulaç atmak beyhudedir.
Kemalizm’in kavline göre fikir hürriyeti, düşünce özgürlüğü esastır ya! O halde konuşulması gerekenleri konuşmak gerekir.
Mesela Kemalizm’in pratisyeni olan İnönü’nün uygulamalarının toplumda meydana getirdiği tahribatları konuşalım.
Mesela “Şapka inkılabı’na muhalefet ettiği” gerekçesiyle asılan Şalcı Bacı’yı konuşalım.
Mesela “Teali İslamcılık’a hizmetkârlık”tan sallandırılan İskilipli Atıf Hoca’yı konuşalım.
Mesela Hamidiye Zırhlısı’nın, Rize’yi neden topa tutması için gönderildiğini, bunun kim(ler)e hizmet ettiğini konuşalım.
Mesela küfr ve despot düzenin tesisine direnen, karşı çıkan Şeyh Said’in (ki hala mezarının yeri dahi ailesine bildirilmiş değil) neden idam edildiğini konuşalım.
Mesela çarşı pazara zabıta salıp Kürtçe konuşanlara kelime başı kesilen cezaları konuşalım.
Mesela okullarda çocuklarımıza öğretilen, gerçeklerle alakası olmadığı birçok tarihçi tarafından da dile getirilen, kanıtlanan “inkılâp tarihi”ni konuşalım.
Mesela medreselerimizin kapatılmasının amacını, arka planını konuşalım.
Mesela sonrasında yetişen neslin hafızasını kör eden “harf inkılâbı”nı, neden yapıldığını konuşalım. (Ki İnönü’nün, hususla ilgili kısaca yorumu şöyle: “Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.(…) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik.(…) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” İnönü, Hatıralar C.II s 223)
Mesela Ayasofya’yı “müze” adı altında rehin ettiren anlayışı konuşalım.
Mesela Kemalizm sosyolojisinin meydana getirdiği “İslamokemalist” jenerasyonun ontolojik vakıasını konuşalım.
İlla ki konuşacaksak mesela 5186’yı konuşalım. Dine, Peygamber’e(sas), Allah’a (haşa) yapılan hakaret ve küfürler “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirilirken, 5186’dan kesilen cezaları konuşalım.
“Kemalizm tabusu”nu konuşalım, tartışalım. Zira “Kemalizm tabusu” olduğu sürece, “Yeni Türkiye” diye bir olgudan da bahsedilemez.
Ressam Bob, “Şuraya da kendi uydurdukları yasal putlara kulluk eden bir topluluk çizelim” demiş midir?!