Son aylarda yabancı para birimlerindeki değer artışının Türk Lirası karşısında aşırı olması sonucunda bütçe yapıları ciddi oranda bozulan bazı şirketlerin konkordato (iflas anlaşması) yoluna girdiklerini görüyoruz.
Öncelikle bir şirketin konkordatoya gitmesi şirketi iki açıdan yakından ilgilendirir. Bunlardan birincisi şirketin kendi iç finansal yapısı ve çalışanlarına karşı sorumlulukları diğeri ise şirketin ticari ilişkide bulunduğu tüm paydaşlardır.
Bu noktada konkordatonun ne olduğunun hangi hallerde kullanılması gerekliliğinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Dolayısıyla konkordatoyu bir müessese olarak görüp borçlarını ödemede zorlanan şirket ve kooperatiflerin, bir kısım borçlarından kurtularak borçlarını ödeyebilir duruma getirmeleri için uygulanan bir müessese şeklinde tanımlamanın mümkün olduğunu söyleyebiliyoruz.
Burada ilk yapılan işlemin şirketten alacağı olan alacaklıların alacakları ve şirkete borcu olan borçluların borçlarının bu müessese içeriğinde yeniden yapılandırma olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Şirketin alacaklarının daha kısa sürede tahsil edilerek şirket kasasına girmesi diğer yandan da şirketin borçlarının daha uzun sürede bir yapılandırmayla ödenmesinin önü konkordato ile açılmaktadır.
Hukuki anlamda baktığımızda konkordato müessesesi 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 285-309. maddelerinde düzenlenmiştir.
Bu kanunla asıl amaç iyi niyet ve dürüst borçlu işletmeler ile kooperatiflerin korunması olup aynı zamanda da finansal yapısının bozulmasına da engel olamayan bu türdeki ticari yapıları hedef almaktadır.
Tabi ki konkordatonun uygulanması için borçlu olan şirket veya kooperatifin konkordato işleminin başlamasıyla ilgili talepte bulunması gerekmektedir. Borçlu olanın talebiyle konkordato işlemi başlar.
Türkiye de son dönemde bu kadar konkordato sayısının artması arzu edilen bir durum değildir.
Her isteyen şirketin konkordatoya gitmesinin önü kapanmalıdır.
Gerçekten finansal tabloları her anlamda konkordatoyu gerektiriyorsa şirketin veya kooperatifin konkordatoya gitmesinin önü açılmalıdır.
Aksi takdirde sayının fazlalaşmasıyla alacaklıların alacaklarını zamanında alamamaları durumu ortaya çıkacaktır.
Böyle bir durumda da yeni konkordatoların sayısı her geçen gün fazlalaşacak bu olumsuz durumdan etkilenen taraf sayısında da hızlı bir artış olacaktır.
Sayının fazlalaşması hem finansal anlamda hem de psikolojik anlamda piyasaları negatif etkileyecektir.
Burada hızlı bir şekilde son dönemde yüzlerce şirketin neden konkordatoya gittiği kurulacak bağımsız bir kurul tarafından incelenmeli, inceleme sonucu ortaya konulan raporda ki sebeplerin ortadan kaldırılması için gerek özel sektör gerekse de devlet üzerine düşen tüm görevleri ivedi bir şekilde yerine getirmelidir.
İlk başta konkordatoya giden şirketlerin gerçekten konkordato ihtiyaçlarının olup olmadığına tekrar bakılmalı eğer ihtiyaçları var ise konkordato devam etmeli aksi durumda ise konkordatoları sona erdirilmelidir.
Yeni başvurular hem hukuksal hem de finansal anlamda değerlendirildikten sonra kurulan kurul tarafından da iyi bir şekilde tahlil edildikten sonra ya kabul ya da reddedilmelidir.
Piyasalarda kesinlikle isteyen ve iyi bağlantıları olan şirket veya kooperatiflerin rahat bir şekilde konkordatoya gittikleri imajı bırakılmamalıdır.
Böyle bir imaj gerçek anlamda iyi niyetli olan ve bu ülkenin kalkınması adına üretimi her zaman ön planda tutan iş adamlarının iştahını kesebilecek sonuçta da ülke ekonomisini zarara uğratabilecek bir durumu ortaya koyabilir.
Karar vericiler bu noktayı dikkate alarak hassas bir biçimde çalışırlarsa zaten böyle bir imajın konusu bile hiçbir yerde geçmeyecektir. Çünkü biz üretmek ve üreterek büyümek zorundayız.