Yaşadığımız her olayın arkasında aslında “hiçbirimizin bilemeyeceği”, sadece bazı özel insanların anlayabileceği derin hakikatler vardır. Bu karmaşık bilmeceler yumağını ancak o büyük strateji dehaları anlar ve biz zavallıları uyarır. Lakin yine de bir türlü ders almayız.
Afganistan’ın işgalinden, 11 Eylül saldırılarına; Irak’ın gözlerimiz önünde yok edilmesinden, dünyayı sarsan virüs salgınına kadar her olay, bu “analiz dehaları” tarafından didik didik incelendi. Binlerce satır yazıdan, ekranlardan üzerimize boca edilen onca kelimeden geriye sadece kirli bir cürufat kaldı. Sayelerinde belleğimiz kirlendi. Muhakeme yeteneğimiz zayıfladı. Bizim payımıza sadece, gerçeğin üzerini örten, her vakıaya şüpheyle yaklaşan irfandan uzaklaşmış bir zihin ve hikmeti yitirmiş bir kalp kaldı.
VİRÜS’Ü KİM ÜRETTİ?
Virüsü Çin’i ekonomik olarak çökertmek isteyen Batı’nın ürettiğini savunanlar, şimdi Avrupa’nın ve giderek ABD’nin bu hastalığın pençesine düşmesi karşısında ne diyecekler? Aslında hiç merak etmiyorum. Çünkü, muhakkak yeni bir teorileri vardır, namluya sürecek.
Her hangi bir olayın bütünüyle “göründüğü gibi” olabileceği, ABD’nin Irak ve Afganistan’ı emperyal gerekçelerle işgal ettiği, Taliban ve Saddam Hüseyin’in ABD’nin gerçekten düşmanı olduğu, Esed rejiminin Rusya ve İran’ın kuklası olarak yıllardır PKK’yı desteklediği, İsrail’in çıkarları için Filistinli ve Lübnanlı Sünni direniş hareketlerini boğmaya çalıştığını anlamak için müneccim olmaya gerek var mı?
Komplo teorileri üretenler iki şeyi görmezden gelirler. Birincisi, hadiseleri meydana çıkartan sosyal ve tarihi arka planı. İkincisi, tüm kainatı kendi tasarrufunda tutan ve dilediği şekilde müdahale eden Rabbimizi.
Bu sebeple yaptıkları izahlar ne bilimsel gerçekliğe uygundur ne de Sünnetullah‘a.
İFSAT EDİYORLAR, TEHLİKELİLER
Dünyadaki tüm ülkelerden farklı olarak, hayranlık uyandıracak şekilde zamanında tedbir alınması sayesinde Türkiye’de salgının ölümcül etkileri minimum düzeyde tutuldu. Bu durumun devam etmesi için kendimizi mümkün olduğunca etrafımızdan tecrit etmemiz gerekiyor. Devletimizin mücadeledeki en temel dayanağı bu.
Oysa ki, komplo teorisyenleri yine ifsat etmeye devam ediyorlar. Onlara göre, hepimizin evlere çekilmesini bir takım küresel güçler istiyor ve bu “şeytani planları bozmak için sokakları, camileri doldurmalı, karantina girmeye direnmeliyiz.”
Biliyorum, inanılır gibi değil. Fakat sosyal medyada bir kaç beğeni alabilmek, kendilerine “çok bilen, büyük düşünen adam” dedirtebilmek için bu komplocuların yapamayacağı şey yoktur.
Dünyamızda, büyük sermayeye sahip küresel güçlerin olduğu, kendilerine direnen devletleri, iktidarları yok etmek için darbe dahil pek çok yolu denedikleri malum. Üstelik bunları yaparken, hiçbir şeyi gizleme ihtiyacı da hissetmiyorlar. Fakat her taşın altında sırıtan bir siyonist yok. Irak ve Suriye’de milyonların kanı elinde olan Hamaney bir siyonist midir? Ya on binlerce insanımızı katleden teröristbaşı Öcalan?
Düşmanı uzakta ya da gizemli bulutların arkasında aramayalım. Efsunlu, karmaşık hesapların içinde de değil. Emin olun, bu komplocuların verdiği zararı, bize düşman veremez.