Avrupa rüyasıyla yola çıkan göçmenler senelerdir Akdeniz’de boğulurlar, konteynerlerde çürürler, yol kenarlarında ölürler sonra biraz haber olurlar ve ölmeye devam ederler. Ölmeyenler, organları için satılırlar, fuhuş için satılırlar, ucuz işçi olarak satılırlar sonra bir iki haber olurlar ve satılarak çürümeye devam ederler.
Aylan bebek kıyıya vurduğunda “herkesin alıştığı” mülteci ölümlerinden daha fazla bir duyarlılık hasıl oldu. Ne oldu da daha iki gün önce boğulan aynı yaşlardaki 4 çocuğa ve ondan önce yine kamyon kasasından çıkan çürümüş onlarca çocuğa ayağa kalkmayan insanlar Aylan bebek için ayağa kalktılar? Sanırsın hepimiz her gün göçmenler için yanıp tutuşan insanlarız….
Bu sefer niye ayağa kalktık? Hoş ayağa kalktık da ne oldu, kafiyeli sosyal medya mesajları ve ağlamaklı demeç vermenin ötesine geçene daha şahit olmadım ama bu ayrı bir tartışma konusu. “Ayakkabısının altı göründüğü için”, “yüzüstü yattığı için”, “sırt üstü yatsaydı bu kadar olmazdı”, “bardağı taşıran son damlaydı” diye onlarca teori okudum bu konuda. Tam bu noktada yani ‘dünya ayağa kalktı’ noktasında, Aylan Kurdi üzerinden bir trajediye şahit olmaya başladık. El birliği ile kıyıya vuran bebeği satıyoruz. Kimisi ucuza satıyor kimisi biraz daha pahalıya satıyor ama netice herkes o bebeği satıyor.
PKK ve Hürriyetin Özkök’ü “Erdoğan katil” diye ortaya çıkıp bebeği satıyorlar. Dün Duesseldorf’ta yapılan PKK mitinginde konuşan bir PKK’lı sahneden Aylan bebeği bağıra çağıra sattı. “Aylan Kurdi seni Başkan yaptırmayacak Erdoğan” dedi ve alana toplanmış PKK’lılar çılgınlar gibi zılgıt çekerek Aylan bebeği sattılar. Aynı Yasin Börü’nün kafasını ezerken attıkları sevinç zılgıtlarıyla kutladılar kıyıya vuran bebeğin onlara verdiği ideolojik fırsatı.
Fakat dün Duesseldorf’ta konuşan PKK’lılar, Almanya’ya ve ABD’ye gık diyemediler. Göçmenleri ölüm yoluna sürükleyen batıya çıt ses çıkaramadılar. Sahneye çıkıp Aylan bebeği sattılar, Erdoğan’a sövdüler ve elleri şişene kadar Avrupa emperyalizmini alkışladılar.
“Pensilvanya Kurtuluş Ordusu”nun İngilizce yayınlardan olan , Today’s Zaman’ın Genel Yayın Yöneteni Bülent Keneş de satışa çıkardı Aylan bebeği. Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin önüne montajlanmış bir fotoğrafla aklı sıra Erdoğan eleştirisi yaptı. Canı sıkılan sahildeki Aylan bebeğin fotoğrafını alıp rakibinin, düşmanının yahut kimden nefret ediyorsa onun alanına montajlayıp bebeği satıyor. Bebek ve kadınların cenazeleriyle açtıkları tezgahlarında çığırtkanlık yapıp siyaset yapıyorlar iki yüzlü muhalifler.
Bir tane bile çaresiz insanı kabul etmeyen kanlı katil İran, ölümlerin göçlerin sorumlusu emperyalistlerin işbirlikçisi İran, Suriye’de, Iak’ta, Lübnan’da, Yemende toplu katliamlar yapan İran hakkında tek kelime konuşmazlar., konuşamazlar.
İran, Suriye’de dökülen kanın asıl sebebi olmasına rağmen hepsi İran demeçler veririler. Demirtaşı’ın Hizbul teröröstlerini harika devrimciler diye kutladığı mesajı hala kulaklarımızda.
Esed’e silah veren, para veren, dünyadan kiraladığı Hizbul teröristlerini Suriyeye gönderen İran’dan n ödü kopuyor bu iki yüzlü korkakların.
Bebeklere üzülüyoruz numarası yapan ne kadar cenaze satıcısı varsa hiç utanmadan, sıkılmadan Esedle fotoğraf çektirme yarışına giriyorlar ve bunu açıktan mezhep dayanışması, solculuk dayanışması olarak yapıyorlar. Esed’in öldürdüğü çocukların sokaklarda balık gibi çırpınarak, ağızlarından burunlarından kan gelerek nasıl öldüklerini görmüş bili olarak söylüyorum hepsi bebek öldürmekten zevk alan sapık sürüsü.
Yüzlerine haykırıyorum; “gıkınızı çıkaramazsınız çünkü cenaze satıcısı korkaklarsınız”.
Ezcümle; PKK, Ulusalcılar ve “Fetullahçı Terör Örgütü” Aylan bebeği satarken biz onlara laf yetiştirmek yerine bütün bunlar bir daha yaşanmasın diye harekete geçmeliyiz. 2 Milyondan fazla mazluma ev sahipliği yapıyor Türkiye. Allah, başta Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki payı olan kim varsa bütün “insanlık kahramanlarından” razı olsun. Beğenmedikleri, Avrupalı sahiplerine yaranmak için burun kıvırdıkları Türkiye emperyalizme feda edilmiş 2 milyondan fazla mazluma bakıyor. Ne diyorlarsa desinler, hangi yalanı söylüyorlarsa söylesinler umurumuzda değiller. Muhalefetin mezhepçi, ırkçı ve saplantılı hasta ideolojik krizlerine cevap yetiştirmekten daha önemli işlerimiz var. Biz sivillere de iş düştüğünü hatırlayarak, dünyanın her yerinden gelen, gelecek çaresiz insanlara gitmeyin Avrupa’ya diye yalvarmalıyız. Alan açmalıyız. Avrupa bir rüya değil, Avrupa bir kabus diyerek önlerine geçmeliyiz. “Anadolu dünyanın bütün mazlumlarının anasıdır” diye haykırmalıyız.