Biraz gecikerek de olsa haftada bir yazmadan dolayı Salı günü kaybettiğimiz Akif Emre’ye buradan ancak şu anda rahmet dileyebiliyorum. Allah rahmet eylesin, merhametiyle muamele buyursun.
Vefat haberini alınca tanıyan veya tanımayan ama sevip değer veren herkes gibi haddinden fazla müteessir oldum. “Ölümler bize tükenmekte olan zamanı bir kez daha hatırlatır.” demişti Akif Emre. Bu kez kendi ölümü bize tükenmekte olan zamanı bir kez daha hatırlattı bizlere.
Ümmetin mazlum ve yiğit evlatları birer birer göçerken içimdeki endişe giderek artıyor. Diğer bir deyişle ilkeli ve güzel insanlar eksildikçe karşı karşıya kalmakta olduğumuz “kıtlık günleri” korkutuyor beni.
Maksadım ölenlerin ardından en iyi “güzelleme” yazısını yazmak da değil.
Popülizmden uzak, sahne ışıklarının ciltlerini tahriş etmediği, göz önünde olmayı hemen hiç önemsemeyen, gerektiğinde gözden ırak bir yaşam sürmekten adeta zevk alan, mahalle içi dahi olsa kayıkçı kavgaları ile işi olmayan, kaleminin ve fikrinin namusuna sonuna kadar sahip çıkan, üslubunu hiç bozmayan bu şahsiyet abidelerinin ahrete irtihali ile “adam kıtlığı” yaşıyoruz…
Yani, itişmeye, didişmeye, ayak oyunlarına ve dedikoduya harcayacak vakitleri olmayan insanların eksilmesi ile çok daha eksik kalıyoruz. Gidişat öyle gösteriyor ki bu günler gelecekte yaşanması muhtemel kıtlıklar yanında iyi günlerimiz.
Ne diyebilirim ki, biz kendimize yanalım. Popülizm ile uzaktan yakından hiç ilgisi olmamış, kavgalardan nemalanmayan, her haliyle yalnızca iyilik ve güzelliklerle anılmak çoğu kimseye nasip olmaz. O yazdıkları ve söylediklerinden ziyade yaşantısıyla dâr-ı bekaya irtihalinin duyulmasıyla hemen herkesin büyük eksiklik hissettirmeyi başardı.
“Ölüm yoksa hayat da yoktur. Ölümle irtibatlı değilseniz hayattan da kopuksunuz demektir” diyen güzel bir insan ölümüyle de doğru ve olması gereken şeylerin tekrar hatırlatılmasına vesile oldu.
Ölümle yaşarken hemhal olan, ölümü anlatırken bile sevdiren çok az insan olmuştur. Her devrin adamı asla olmadı. Nesli tükenmekte olan nadir “dava” adamlarındandı. Sesini değil sözünü yükseltenlerdendi.
Bu satırlara yazmama sebep Merhum Bahattin Yıldız’ı anlattığı yazısında, yine yaşarken ölüm ve hayat ile ilgili verdiği mesajlardı; bir vasiyet telakki ettim. Ola ki mesajı birilerine daha ulaşmış olur: “Ölenlerin ardından güzelleme yapmakla bir örnekliği hayata, geleceğe taşımak farklı şeyler. Bize masallar değil yaşayan örnekler lazım; geleceğe taşıyalım ki yaşayan dava adamları çoğalsın.”
Size, yaşarken ne dediklerinden ziyade arkanızdan ne söyledikleri daha mühimdir. Menfaat ve hırs fırtınalarının koptuğu günümüzde tutunacak dallardan, sığınacak limanlardan biriydi. Umarım kaybetmeye yüz tutulan bazı şeyler bu vesile ile tekrar hatırlanır.
“Kendi ölümümüzü dostlarımıza telefon mesajında duyuracak kadar ölüme yakın ve cenazelere katılamayacak kadar meşgul ve uzak bir zamanı yaşıyoruz.” diyen Emre’yi bir kez daha rahmetle anıyor, Rabbimin (cc) kendisine merhametiyle muamele etmesini niyaz ediyorum. Geride kalıp ne olacağımız belli olmayan, dünya âleminde sürgünde kalan bizlerin de akıbeti hayr olur inşallah. Güzellikler sizinle olsun.