Medeniyetin kitapla kurulduğuna inananlardanız biz. Kadim kültürümüz bize kitabın kıymetinin tek başına ve sadece dünyalık ve herhangi bir meta ile ölçülemeyeceğini öğretti. Kitapla hakikati anlatmanın maddi değerinden ziyade manevi bir değeri ve mükâfatı olduğuna inanarak yaşadı ve bu fikirler kitaplar yazdı eski zamanın müellifleri. Ve iyi ki de öyle yaptılar.
Hoş daha evvelinde biraz da Cemil Meriç üstadın “Aklına her geleni yazmak yazı yazmak değildir” sözü fehvasınca “her yazılan şeyin adına kitap demek, ‘kitaba’ hakaret olmuyor mu?” diye söylemiştim. Şimdi de çok uzak değilim bu düşünceye. “Gençler kitap okumuyorlar” denen söze de muarız olduğumu yazmıştım zaten ve şöyle devam etmiştim “gençler okuyor hem de çok okuyorlar ama her okudukları şeyin adı kitap değil”
…
“Bu da dahil bütün genellemeler yanlıştır” sözüne bir mim koyarak yazıyorum aslında bunları. Zira memlekette hakkıyla, hakkaniyetle ve mukaddes denecek bir niyetle insanlara kitapları ulaştıran bu gayret ile çırpınan yayıcılar hep vardı ve halen dahi var. Derdi hakikati yazarak söylemek olan yazarlarımız, mütefekkirlerimiz de öyle.
Şimdi şöyle de bir durum var; yirmili yaşlarımın başından beri kitap yazarak ve bunun sayesinde açılan kapılarla ve neredeyse başka hiçbir şeyle uğraşmadan yaşıyorum. Son birkaç senedir de Nesil Yayın Grubu’nda Yayın Yönetmeni olarak aynı yolda yürümeye devam ediyorum. Bu süreçte okuyuculardan en çok gelen soru; “Abi kitaplar neden bu kadar pahalı?”
Ben şahsen kitap denen şeyin parayla bir karşılığı olabileceğine inananlardan değilim. yazan kişi bütün bir hayalini, bazen gecelerin ve çoğu zaman ailesine, sevdiklerine ayıracağı zamanı ayırıp bir dünya kuruyor. Kıymetli hem de çok kıymetli bir şey yani. Ama nihayetinde bir rakam yazıyor üzerinde ve bence acıtan bir durum bu. Okuyan da doğal olarak “Nasıl alacağım?” diye dertleniyor ve bu da mukaddes bir dert bana göre.
…
Şimdi biraz da bu çokça karşılaştığım soruya bir cevap kabilinden bir şeyler söylemem lazım. Son süreçteki malum ekonomik şartların en çok darbe vurduğu alanlardan biri ve belki de en yaralananı yayıncılık sektörü. Hatta geçtiğimiz günlerde bu durumda en çok zamlanan ürünün kağıt olduğu haberini gördüm bir yerde ve bunun doğruluğuna da şahidim.
Şunu söylemeliyim ki her yayıncı yayınladığı kitabın en çok kişiye ulaşmasını ister. Hem de çok ister. Zira bu işi bunun için yapıyorlar. Ama şartlar bazı durumlarda insanların elini kolunu bağlıyor. Şimdi elbette bilmesi ve görmesi gereken yetkililer durumun farkındadırlar ama ben bu durumla ilgili de bir çalışma ya da destek olması gerektiğini düşünüyorum.
Zira medeniyet kitapla kurulur dedim. Bu medeniyetin temelinde kitap var ve okunamayan, alınamayan, ulaşılamayan bir şekle geldiği zaman sadece kütüphaneler değil, gönüller ve zihinler de boş kalacak.