İçinde bulunduğumuz zemini iyi anlayabilmenin yollarından biri de kimin ne yapmak istediğini ya da neyi nasıl göstermek istediğini iyi anlayabilmekle ilgili…
Bana göre pandemi ve savaşın etkilerini kendileri için fırsata çevirmeye çalışanların yapmaya çalıştığı şey de her şeyi karmaşık hale getirmek ve onun oluşturduğu kısır bakış ve algılayışta ceplerinde ne var ne yok “soymak”tır…
Evet, bu faaliyet piyasa koşulları içerisinde cereyan ediyor gibi görünse de Sicilya’nın, “İlkel Asi”lerinden pek de farklı değil aslında…
Ahlaklı tacirleri tenzih ederek söylüyorum…
Sadece soygun yöntemlerinin değiştiğini gösteren “Soygun Tarihi” bugün yapılanı sırf modern ve formasyonu yüksek diye dışarıda bırakamaz…
Evet, hayat pahalı ve zor…
Lakin “kısır karmaşası” içerisinde, psikolojik faktörleri tetikleyerek beş liralık bir ürünü yirmi liraya satmak, soygunun en ilkel halinden daha da ilkeldir aslında…
Biz buna, “Bulanık suda balık avlamak” da diyoruz…
Fark sadece ilkel soyguna eşlik eden “silah” ile moderne eşlik eden “profesyonel hokkabazlık” arasındadır…
Panikletilmiş, açlıkla korkutulmuş, toplumsal bilinci katledilmiş bir kitlenin cebine abanmanın daha kibar bir tarifi olabilir mi?
Şayet olursa bu, cebindekileri telaşla “hokkabaz”ın kasasına boşaltan ürkmüş insanlara haksızlık değil midir?
“Ama gönlüyle boşalttı, karşılığında da ürün aldı” diyerek teselli bulabilir miyiz?
Evet, görüntü bu, gösterilen de; ama akıllarla alay eden bir görüntü…
Devlet için işin zor yanı da burada zaten…
Dağda yol keserek soygun yapanı tespit ve tevkif etmek belirgin ve kolaydır…
Lakin piyasa koşullarında oluşturduğu panik de soygun yapanı tanımlamak ve cezalandırmak hiç de kolay değildir…
Bütün bu zorluğuna rağmen devlet gereken otoriteyi sağlamak, panik havasını dağıtmak ve toplumu “kısır karmaşıklığı”ndan çıkarmak zorundadır…
Hiç kimse bu ülkenin ekonomisini “bulanık su” olarak görememeli…
Öyle görüp elini daldıranların eli de devletin kapanlarına mutlaka takılmalı ve haddi bildirilmelidir…
İnsanlar soygunculara mutlaka öfkeleniyorlar; ama onlara ceza verme yetkileri yok…
Bu sebeple devletlerine dönerek; “Bunları kim cezalandıracak?” demek durumunda bırakılamazlar…
Hemen orada bir yerde devletin olduğunu ve onları soygundan koruyacağını bilmeleri çok önemli; olması gereken de budur…
Bu soygunculara “nasihat” dönemi çoktan geçmiştir…
Bundan sonra yapılması gerekeni de bu devlet çok iyi bilir; tarihi de tecrübesi de buna kafidir…
“Kör açı”lar bir an önce aydınlatılmalı, görüş açısına dahil edilmelidir…
Bir “boşluk” olmadığı mesajı çok net verilmelidir…