Müftülere nikâh yapma yetkisi verme konusunda yanılıyorsunuz. Bu uygulama yasalaşırsa, kafamızın zaten karışık olduğu yerde, kalıcı bir kafa karışıklığımız olacak.
Şimdi arkanıza yaslanın ve şu temel ilkeleri hatırlayın: Birincisi; nikâh haramı helal etme eylemidir. Haramı helal etme yetkisi ise devlete verilemez. (Laik olduğunu iddia eden devlet zaten böyle bir yetkiyi üzerine almaz.) İkincisi, insanın bedeni devlete/belediyeye ait değildir. Üçüncüsü, yetki mülk sahibinindir; mülk kime aitse, mülkü helal ya da haram etme tasarrufu ona aittir. Mülkün maliki mülkünde dilediğince tasarruf eder. Dördüncüsü, bedenlerinin ve ruhlarının Allah’a ait bilenler ancak, birbirleriyle nikâhlanabilir. Birbirlerine helal olma izni alacakları mülk sahibini tanımayanların nikâh izni kimseden alınamaz. Oraya bin imam yığsanız da, o nikâh sahihleştirilemez. Beşincisi, nikâhın sahihliğini nikâhlananların niyeti belirler, orada imamın varlığı ya da arada müftünün olması değil. Altıncısı; Nikâh, Allah’a verilmiş sözdür; Allah’a söz vermek ise imamın aracılığını, müftünün yetkisini ya da camide bulunma şartı gerektirmez. Her kul, doğrudan Rabbine yönelir. İmam ya da müftü bu orijinal yönelişe sadece ‘şahitlik’ eder, ortaklık edemez.
Sanıyorum, müftüye nikâh yetkisi verme niyetinde, Batı’da nikâhların kilisede rahip eliyle, havrada haham yetkisiyle yapılmasına gizli bir öykünme saklı. Rahiple imamı, kilise ile camiyi birbirine benzetemezsiniz. Büyüklerimiz buna “kıyas-ı maa’lfarık” der. Yanlış bir karşılaştırmadır bu. Bugün uygulanan Hıristiyanlıkta ve Yahudilikte “din adamı” denilen bir “ruhban sınıfı” vardır. Bu yüzen, bir Hıristiyan ya da Yahudi, doğrudan Allah’a muhatap olamaz; ancak “ruhbanlar” üzerinden ve onların bulunduğu dinî mekânlara gelerek muhatap olur. Kul ile Allah arasına girer ruhbanlar; Allah adına yetkili sayılırlar. İslam ise, ruhbanlığı kökünden kazır; imamı ya da müftüyü kıl kadar yetkilendirmez, camiyi de biricik kulluk mekânı olarak tanımlamaz. Nasıl ki bir namazın kabul olma şartı imamın kim olduğuna, camiye gidilip gidilmediğine bağlı değilse, nikâhın geçerliliği de imama ya da camide olmaya bağlı değildir. Allah adına yapılan asil akitleşmenin, bize öteden beri “imam nikâhı” diye belletilmesinin ardında, nikâhı ve imamlığı küçümseme niyeti vardır. “Nikâh” bir tanedir ve o da Allah adına olandır. Allah adına olan nikâhı, sanki marjinal bir işmiş gibi kısmîleştirerek “imam nikahı” ya da “dinî nikah” diye isimlendirmek, “nikâh”ın mutlak anlamını devlete devretme niyetinden başka bir şey değildir.
Başa dönelim. Müftüyü, devlet adamı olduğu için yetkilendiriyorsanız, yanlış bir yerdesiniz. Devletin ya da adamının nikâh kıyma yetkisi yoktur. Devlet adına nikâh kıymaya kalkmak, yani haramı helal etme yetkisini kuşanmak, insanın bedenî ve ruhî mülkiyetini devlete ait olduğunu zımnen kabul etmek demeye gelir. Hiçbir müftü kardeşim bu korkunç şirke razı olmaz.
“Peki ya”, diye sorabilirsiniz, “devlet nikâh kıyamaz da ne yapar?” Devlet, kıyılmış nikâhı, Allah adına yapılmış akdi, kâğıda geçirir, yazar, kayıt altına alır. Bakara Suresi’nin borçlanmaya dair “mudayene” ayeti gayet açık ve detaylıdır; alacaklılık ya da borçluluk hukukun kaynağı Hakk’tır; ama alacaklılık ve borçluluk hukukunun kaydı ‘katib-i adil”lere verilir. (Tekrarlayalım: Hukukun kaynağı Cenab-ı Hakk’tır, hukukun kaydı kullara aittir. Şu “âdil katipliği” elbette ki müftüler de belediye başkanları ya da belediye başkanının yetkilendirdiği memurlar (bakın, “nikâh memuru” demiyorum; kullardan hiç kimse nikâh memuru ya da amiri olamaz!) kadar güzel yapar. Evlilik cüzdanı, birbirlerine helal olma yetkisini bedenlerinin sahibinden almış karı-kocanın birbirlerine karşı hukukunun, sorumluluğunun yazılı olarak belirlenmesinden ibarettir. Evlilik cüzdanı meşruiyet kaynağı değil, meşruiyetin kaydıdır.
Siz müftüyü yetkilendirdiğinizde (dikkat edin, “yetkilendirme” tabiri bile, yetkinin devletin elinde olduğunu ima ediyor!) nikâhın kendisi ile nikâhın kayıt altına alınma işlemini iyice birbirine karıştırmış olacaksınız. Müftü, üzerine yapıştırılmış ‘din adamı’ sıfatıyla, devletin haramı helal etme yetkisini Allah’tan gasp etmeye kalkmasını perdelemiş olacak, meşrulaştırmaya hizmet edecek…
Aman dikkat!