Bursalı Tankçı Uzman Onbaşı Halil İbrahim Aygül, Konyalı Sözleşmeli Er Nurullah Seçen, Muşlu Tankçı Uzman Onbaşı Fırat Karaca, Elazığlı Piyade Uzman Çavuş Fevzi Gürsu, Şanlıurfalı Tankçı Teğmen Muhammed Cihangir Çubukçu ve Giresunlu Uzman Çavuş Ufuk Akdağ, Amerika’nın TOW füzesinin tankımıza isabet etmesiyle şehit oldu.
Ben şimdi kime öfkeleneyim, kimden hesap sorulmasını talep edeyim, “Allah’ım beni intikamına memur et” diye dua ederken kimden intikam almayı hesaplayayım?
Tanka gelip çarpan o füzeye öfkelensem, o füzenin peşine düşüp ondan intikam almak, ona hesap sormak için uğraşsam olur mu? Çok mantıksız olduğu gibi, samimi de olmaz, bu hal tavırlar. Peki öyleyse ne yapmak lazım; o füzeyi ateşleyen PKK’lı teröriste öfkelenip ondan hesap sormanın bir yolunu bulmak lazım değil mi? Bence bu da füzeye öfkelenmek kadar yersiz olur. Çünkü bir PKK’lıyla bir silah arasında fark yok. Bir silah nasıl ki parasını ödeyip satın alanın emrinde olan şuursuz bir aletse, PKK’lılar da aynı öyle; parasını ödeyenin elindeki şuuruz kiralıklar. Bu da mantıksız. O halde onlara o silahı veren, onları kiralayan ABD asıl düşman. ABD’ye öfkelenip ona haddini bildirmem gerekiyor. Bu, hepsinden daha mantıklı olur; ancak bunda şaşılacak bir şey yok; çünkü ABD, Türkiye’nin kayıtlı, belgeli düşmanıdır. Düşmanlığını defalarca beyan ve ilan etmiştir. Onların beyanlarına karşı her seferinde, “Yok canım, onlar stratejik ortağımız” diyoruz. Utanılacak kadar rezil bir durumdayız; çünkü ABD her fırsatta bize düşmanımız olduğunu hem beyan ediyor hem de yaptıklarıyla gösteriyor; ama biz bunu kabul edemiyoruz. O halde o tankın içinde şehit olan yiğitlerin hesabının sorulacağı asıl düşman içimizdeki işbirlikçilerdir. Zihnimizi ABD’ye karşı kilitleyenlerdir. ABD propagandası yapanlardır. Yılanın başı da onlardır, şehitlerin sebebi de onlardır…
ABD’nin düşman olduğunu kasten anlatmayan haindir; anlatamayan ise hainlik seviyesinde zararlı, beceriksiz, aptaldır. İkisi de düşmandır, baş düşmandır…