Yeni Anayasa değişikliğine ‘Tayyip Anayasası’ diyenler gerçeği tartışmak isteyenler değil gerçeği görmek istemeyenler ya da saptıranlardır.
“Bu resmen saltanat sevdası, koltuk sevdası. Başbakan oldun, Cumhurbaşkanı oldun, daha ne istiyorsun? İstediğin zaten olmuyor mu? İstediğin kanun çıkmıyor mu? Buna resmen diktatörlük derler…”
Devamı var… “Bu kadar şehidimiz var, etraf canlı bomba kaynıyor, dolar, euro almış başını gidiyor, Suriye’de durum karışık mı karışık. Sen kalkmışsın Başkanlık da Başkanlık!”
Bunlar sokakta duyduğumuz tepkilerin bir kısmı. Bir kısmı da başkanlık gelecek, dertler bitecek diyor. Ağzı olan konuşuyor, klavyesi olan da yazıyor. Yazsınlar, konuşsunlar. İnsanlar eleştirecek tabi ki. Karşı olan da olacak, yanında olan da olacak. Bundan kimse gocunmamalı.
Peki, bizim itirazımız neye? Bizim itirazımız yalana, iftiraya, bilmeden konuşmaya, yorum yapmaya. Daha yeni anayasa değişikliklerinin kaç madde bile olduğunu, değişikliklerin ne olduğunu bilmeden sırf Tayyip Erdoğan istedi diye yanında olmak ne kadar yanlışsa sırf Tayyip Erdoğan istedi diye karşısında olmak da o kadar yanlıştır.
Yeni Anayasa değişikleri ülkemizi olumlu ya da olumsuz anlamda nerelere taşıyacaktır? Ülkemize kârı nedir? Zararı ne olacaktır? Öncelikle bunların objektif bir şekilde tartışılması gerekmektedir. Topu toplamı 18 maddelik Yeni Anaysa metni cep telefonumuza bir dokunduk mu hemen okuyabileceğimiz kadar yakın bize. Ama biz onu okumak ve yorumlamaktansa televizyonda şu şunu demiş, bu bunu demiş. Sanal alemde biri şöyle yazmış diye başkalarının bize dayatmak istediği şekilde körü körüne taraf oluyoruz.
Hadi diyelim ki Yeni Anayasa değişikliklerinin amacı sadece Tayyip Erdoğan’a yeni makamdır. Peki, şimdiye kadar Tayyip Erdoğan’a kızanlar neden kızmışlardı? Ülkeyi tek başına yönetiyor. Diktatör. Hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan gibi davranıyor. O kimi isterse o bakan oluyor. O ne derse kanun oluyor zaten.
Peki, zaten bu kadar güçlü, hem de diktatör hem de tek başına istediğini yapan birisi neden yeni maceraya atıyor kendisini? Daha önünde 3.5 yıl Cumhurbaşkanlığı var. Partisi de 3.5 yıl daha tek başına iktidar. Daha ne istiyor acaba?
Aslında mesele şudur ki; eğer yönetim Menderes, Özal, Erbakan, Erdoğan gibi milletin değerlerine bağlı ve millet tarafından seçilmiş kişilerin eline geçerse demokrasi elden gitmiş, irtica hortlamış, diktatörlük gelmiş oluyor. Ama yönetim tek partili dönemlerde olduğu gibi ‘açık oy, gizli tasnif’ anlayışıyla jakoben, Boğaz’da yaşayan Beyaz Türklerin eline geçerse demokrasi yaşamış oluyor.
Yeni Anayasa değişikliğine ‘Tayyip Anayasası’ diyenler gerçeği tartışmak isteyenler değil gerçeği görmek istemeyenler ya da saptıranlardır. Şu bir gerçektir ki; Yeni Anayasa’ya Tayyip Erdoğan’ın değil Türkiye’nin ihtiyacı vardır. Türkiye artık yönetimde çift başlılığı kaldıramamaktadır. Bunun yanında ön yargısız değerlendirildiğinde TBMM’nin çok daha etkin bir şekilde yasama faaliyetini sürdüreceği aşikârdır.
Ve özellikle Yeni Anayasa görüşmelerinde Meclis’i savaş alanına çeviren, burun kıran, ayak ısıran, boğaz sıkan sözüm ona milletvekillerinin Meclis’in itibarsızlaştırılmasından bahsetmesi trajikomik bir durum olarak karşımızdadır. Bundan sonra yapmamız gereken kim milletten yanaysa, kim milletin adamıysa onunla beraber olmaktır…