Bu ülkede bir adalet problemi var mı? CHP lideri Kılıçdaroğlu günlerdir elinde adalet yazan pankartla yürüyor.
Dalga geçmek hafife almak bir yoldur. Ama bize bir şey kazandırmaz. Bunu bir uyarı gibi görerek gerçekliği var mıdır, yok mudur diye bakmak da bir yoldur. Bize bir şey kaybettirmez.
Son yıllarda özellikle FETÖ davaları çerçevesinde yakınmalar var. Bunların büyük bir kısmının soruşturmaları akamete uğratma maksadına matuf olduğunu söylemeye gerek yok. Yargı ile ilgili bir şüphe uyandırabilirse FETÖ davalarının meşruiyeti sorgulanmaya başlayacak. Ama böyledir diye de feryatlara kulak tıkamak gerekmiyor. Geçmişte, Sayın Cumhurbaşkanımız da kurunun yanında yaşın da yandığını, yanmış olabileceğini söyledi.
Görevden alınan, ihraç edilen bazı kişiler daha sonra yapılan araştırmalar sonucu görevlerine iade edildi. Gözaltına alınan veya tutuklanan birçok kişi daha sonra serbest bırakıldı. Demek ki hata yapılabiliyor, farkına varıldığında telafi de edilebiliyor. Bu, kimi yakınmalarda haklılık payının olduğu, olabileceği anlamına gelir.
FETÖ yapılanmasının geçmişte çok can yaktığı bir gerçek. Kanunsuz pek çok işin içinde oldular, vicdanları kararmıştı, ocaklar söndürdüler, haksız kazanç elde ettiler. Adeta milletin saf, temiz dini duygularını, hassasiyetlerini istismar ettiler. Bu yüzden kimi çevreler bu dönemi bir intikam hesaplaşmasına çevirmek istiyor. Konjonktür den istifade ederek giyotin gibi herkesi biçmemizi bekleyenler var. Unutulmasın ki; Bu da soruşturmaları rayından çıkaran bir durum. Devlet kimsenin şahsi hesaplaşmasının aracı olamaz. Sadece kendini korur. Süreci kendi hesabını görmek için kullananlara dikkat edilmediği takdirde birçok telafisi zor mağduriyetin ortaya çıkması mümkündür. Bu da dalga dalga büyüyerek bir toplumsal sorunu doğurabilir.
Ayrıca, karşımızda din kisveli bir yapılanma var. Bu da daha dikkatli olmayı gerektiriyor. Bu ülkede din, diyanet denildiği zaman tüyleri diken diken olan belli bir kesim var. Dini görünümlü her hareketi silip süpürmek istiyorlar. FETÖ yapılanmasına dönük kışkırtmalarının arkasında bir örgütle hesaplaşma arzusundan ziyade bir dinle hesaplaşma hırsı yatıyor. Onlar için bu soruşturmaların çerçevesi ne kadar geniş tutulursa o kadar çok düşmandan kurtulmuş olacaklar.
Bir diğer hususta mahkemelerin verdikleri cezalarda bir standardın olmamasıdır. Cezalar arasında, uçurumlar, tenakuzlar en aza indirilmeli mümkünse olmamalıdır. Diğer taraftan, ülkedeki her muhafazakâr vatandaş potansiyel bir FETÖ’cü gibi takdim ediliyor… Herkesin suçlandığı bir ülkede yargı da siyaset de çöker. İş dindarlıkla, muhafazakârlıkla hesaplaşmaya döner.
Kılıçdaroğlu bu yakınmaları gördü, kendi partisi adına, meseleyi oya tahvil etmek istiyor. Kızarak, bağırıp çağırarak herhangi bir sorunu yok etmek mümkün değil. Asıl kendimize kızmalı, kendimize bakmalıyız. Adalet aramayı Kılıçdaroğlu’na mı bırakmalıydık. Madem hak ve adalet diye ortaya çıkmışız, ortada bir sorun varsa ona önce biz eğilmeliydik. Özgürlüğün, adaletin, insan haklarının teminatı olan bir partiye, birilerinin adalet çağrısı yapma fırsatı vermemeliydik. CHP’nin bu şov yürüyüşünü etkisizleştirmenin yolu ona istismar edeceği malzemeyi vermemek, soruşturmaların hukuk zemininde yürümesi için daha dikkatli olmaktır. Yargı ne kadar düzgün çalışırsa çalışsın, suçlular her zaman yargıyı sorumlu tutar. FETÖ dediğimiz terör örgütü, ajitasyonlarını, negatif algı operasyonlarını sürdürecektir. Bize düşen başkaları ne derse desin hukuk ve adalet yolundan ayrılmamaktır. Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak, hukuku adaletle muhkemleştirmek, devleti, liyakat ve ehliyete teslim etmektir…