Felaket tellalları vahşi akbabalar gibi tepemizden eksik olmuyor. Başta FETÖ mensupları olmak üzere gizli gündemli pek çok kişinin sıkça referans aldığı eski Pentagon yetkilisi, American Enterprise Instute (AEI) yazarı Neo-Con Michael Rubin “kontrollü darbe” teranesinden sonra Türkiye hakkında yeni bir yazı yayımlamış.
Bu zat yazısında Beyaz Saray’a ve Pentagon’a akıl vermiş, birilerine de bunu felaket haberine/müjdesine dönüştürmek düşmüş. “Türkiye ile nasıl iyi dost olunacağından ziyade zaten çökmüş ve bitmiş olan Türkiye’nin çöküşünün nasıl yönetilmesi gerektiği” gibi zırvaları sıralamış aklı sıra. Rubin yazmaya yazmış ama TC kimliği taşıyıp bu topraklarda yaşayan (bazısı da çareyi yurt dışına kaçmakta/onlara göre hicrette bulmuş) kimseler mal bulmuş mağribi gibi sarılıverdiler bu şeylere.
Bu ajan, kimilerince uygulamaya konulan senaryoya alt yapı oluşturmak veya sahnelenen oyuna mütemmim olsun diye ipuçlarını yazısının içine serpiştirmiş.
Ajan yazısında Türkiye’nin kaosa çok yakın olduğunu ileri sürerken aslında içimizdeki yandaşlarına Gezi’de, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da başarılamayanın bu kez başarılmak üzere olduğu gibi bir intiba vererek “Ha gayret!” diye teşvikte bulunup gaz veriyor.
Tam da bu noktada asla ihmal edilmemesi gereken bazı şeyler de var: AK Partinin eksik ve yanlışlarını herkes kadar bizler de çok iyi biliyoruz. Lakin kamuya açık alanlarda yazdığımız ve söylediğimizde bunları kullanmak ve bel altı vurmak için ellerinde cımbız, hazırkıta bekleyen güruhun varlığını da çok iyi biliyoruz.
Yerel siyasetçilerin çoğu farklı dünyada yaşıyor; bu eleştirileri duymak-dinlemek zaten istemiyor. Bir kısmının da ilgi alanları farklı. Üst düzey AK Parti yetkililerine de istediğimiz zaman ulaşamıyoruz, ya da onların yoğun gündemleri sebebiyle aktaracak ortam oluşmuyor.
Tam da ülke gündemi sakinleştiğinde “Artık bizi de bir dinleyen olur” diye düşünürken Kılıçdaroğlu gibi, Rubin gibi taarruzlar başlayınca, ya da farklı gündemler oluşunca bizim istek ve eleştirilerimiz en son sıralara itiliveriyor. Veyahut o gürültü ve patırtı ortamında söylemek/yazmak bir fayda vermeyeceği, kaynayıp gideceği için biz vazgeçiyoruz.
Israrla ve ısrarla yineliyorum; yetkililer herkesin kendi ayağına gelip veya gazete sütunlarından akıl vermesini, eleştirmesini beklemesin. “Bizi de bir dinleyen olmalı” diye yazmamın üzerinden neredeyse 2 yıl geçti ama kimsenin gereğini yaptığı yok.
Sizi olumlu anlamda eleştirecek ve tavsiyelerini sunacak kimselere ayıracak zaman bulamazsanız, yok farzederseniz, “bunlar nasıl olsa bizden/bizim mahalleden/bizim çocuklar/bizim insanımız” düşüncesine kapılırsanız o gün geldiğinde o kimseleri yorulmuş/yıpranmış/küsmüş veya “nasıl olsa bize ihtiyaç yokmuş” diye inzivaya çekilmiş halde bulabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki herkesin fıtratı farklıdır. Bazı beklentileri olan kimseler olduğu gibi dünyevi anlamda hiçbir beklentisi olmayan; bakış açısı ve niyeti çok farklı kimseler de yaşıyor ülkemizde.
“Türk generaller iktidarı sürekli ellerinde tutmayı asla düşünmemişler” diyen darbesever “karga” Rubin’in “Hummalı bir aşamaya varmış kindarlık ve hukuk yoluyla ya da seçimler aracılığıyla sorunlarını çözemeyenler nedeniyle, Türkiye karmaşa içerisine sürüklenmeye bir kurşun uzaklığında olabilir” sözlerini de yukarıda ifade ettiklerimle birlikte değerlendirmekte fayda var. Rabbim şer odaklarına fırsat vermesin, birliğimiz ve dirliğimiz daim olsun. Güzellikler bizimle olsun.